GRİNİN GÖLGESİ

Kafasındaki bigudilerin yarısını çözmüş, yarısını unutmuş olan kadın çocuk parkının kapısında görünmüştü. Elindeki cep telefonuna doğru kafasını iyice eğdiğinden olsa gerek, kadının yüzünü gözünü seçebilmek imkansızdı. Diğer eliyle pazar arabasını sürüklüyordu. Pazar arabası deyip geçmemek gerek; bu şeyin tekerlekleri kadının hem arkasında bıraktığı 39 numaralık ayak izlerini, hem de onun şişmanca gölgesini ezerek geliyordu :…

TÜRK SİNEMASININ EZBERİNİ BOZAN YÖNETMEN

On sekiz yaşımdan beri aldığım filmleri bilgisayarıma kopyalayıp bugün devasa bir film arşivi sahibi oldum. Yani bugün 43 yaşındayım ve 17 bine yakın film arşivim var. Bu filmlerin çoğu yabancı, Türk filmi oranım ise elliyi geçmez. Çünkü izlediğimiz Türk filmleri -son on yıl hariç- gerçekten klişeler yüzünden seyredilmekten ziyade eziyete dönüşüyordu. O filmlerde örneğin, bir…

BEDİÜZZAMAN’IN VEFATI ÜZERİNE YAZILMIŞ İLK İKİ ŞİİR

Ankara merkez vaizliği yapmış Nur talebelerinden Osman Aydın Hoca (1929- ?), Üstad Bediüzzaman’ın 23 Mart 1960’da vefat haberi üzerine “Elveda” isimli şu şiiri kaleme almıştır. ELVEDA -Büyük Üstadım Bediüzzaman Hazretlerine- İşte geldi çattı ayrılık derdi Bin türlü elemi bizlere verdi. Gam, keder postunu gönlüme serdi. Üstadım, firakın yaktı dağladı İnsanlar, mahlûkat, semâ ağladı. Acı haberlerin…

HAYATIMIZIN BİLEĞİ TAŞI: ZORLUKLAR

“Zorluklar hayatımızın bileği taşıdır; onlara sürtüne sürtüne keskinleşiriz.” (Gassion) İnsan, güzel ahlâkı kazanabilmesi için dünyada eğitimden geçiriliyor. Eğitim gereği yolda zorluklar var; acılar ve çile var. Başka türlü bir eğitim, insan aklının alabileceği şekilde mümkün değil, tek yöntem bu. Ancak Rabbimiz bizi sadece gücümüzün yeteceği zorluklarla sınıyor. Allah zorluğu boşuna vermiyor, sevdiği ve merhamet ettiği…

Sessiz Bekleyiş

Yağmura sayıyorum kelimelerimi ve biliyorum ki adına şahit suskun bekleyişi… Nicedir yağmıyor yağmur; yüreğime düşen adını savurup götüren rüzgârın şiarı yok yollardan. Badı sabahın telaşına serilen aydınlığın ellerine kına mı çalındı geceden? Bilen sorulmaz ki renk körü enelere zincir takılmış zamanın mevsimlerinde. Ah yağmur kokuna ağıtımı gözlerimden ellerime saldım. Mendilime düşen adını saçlarımdan bildim. Yağmur…

crescent moon on a pink sky

Enelik Makamı

Enelik Makamı Tugay Mola Gökler! Yerler! Dağlar! Rabbin teklifinden ürkerek kaçtığınızda insan nasıl da çalım satarak o teklifi yüklenip yükleyiverdi!? Herkesin vazifeden kaçtığı yerde insan “evet ben varım!” deme cür’etinde bulundu. Bir defa söz vermişti insan. “Vefâsız olmam” deyip benliğini konuşturuverdi. Ey insan! Emaneti emin ellerden yerlere düşürdüğünü ne zaman göreceksin?! Sen emaneti değil, benliğini…

Antakya

Yunus Emre, Mesihiyyetin gölgesinde ruhi seyrini tamamlamış bir gönül insanı, gönüllere taht kurmuş bir ülkü insanıdır. Taptuk’un kazanında kaynayıp pişmiş, dülger mürşidlerin elinde yontulup cilalanmış, çorak gönüllere Hızır iksirini, gök ilhamlarını boşaltan bir irşad dolabı haline gelmiş inanç eridir. Antakya’da Mesihiyyetin bir başka sevdalı şehidi, sonsuzluk yolcusu sevgili Dülger, Habib Neccar Hazretleri var. Antakya’nın ilk…

Sonsuzluk

Hep bir alışılmışlığın izi.. Zaten hep bizimle dediğimiz.. Kendine sonsuzluk biçip kendimize eklediğimiz.. Hep taze doğan bir şafağın mahmurluğuyla beklettiğimiz.. Alıştık işte, alışageldiklerimiz.. Bir gün aniden.. Hiç beklenmedik bir yerde.. Beklenmedik bir zaman.. Aniden gelen bir telefonla.. Yolumuzun önüne düşmesiyle.. Biniverecek olduğumuz bir dolmuşla, otobüsle.. Dank eden.. Aaa buradaki ev yıkılmış. Neden yıkılmış, niye yıkılmış?…

“Hayat Kısa… Kuşlar Uçuyor”

Gökyüzünde ne zaman uçan bir kuş sürüsü görsem hayatın kısalığı geliyor hatırıma. Ve ne zaman hayat gerçekten kısa diye düşünsem, “Evet” diyorum “hayat kısa, kuşlar uçuyor ve zaman hızla ölüme doğru akıyor…”   Bu sebeple dikkatli olmamız lâzım. O zaman dünya hayatına karşı da daha açık, şuurlu olabiliriz. Hayatımızda yok olacak şeyleri sıralayıp üstünü çizdiğimizde,…

body of water between green leaf trees

Sen

Sen zincirlerle bağlansan da dostluğunu gecelerde faş et! Aşk yolunda ölmeye gelsen de vefânı “lâ ilâhe illallah” busenle ölümsüzleştir! Açlık midene vursa da sen ruhunu Aşk’ın sofrasında doyur! Nerede o yeminler? Nerede o duağı açılmamış geceler? Nerede o fistanı henüz yere değmemiş heceler? nerede? Nerede, doğdugu gece kelâma saklanan bilmeceler? Nerede cepheden geri dönmeyen Şehit…

Hekimoğlu İsmail Ağabey’in Ufku / Yusuf Alptürk

Asıl adı Ömer Okçu olup, yazılarında kullandığı “Hekimoğlu İsmail” müstearı dedesinin adıdır. 1932’de Erzincan’da doğup, burada ilk ve orta öğrenimini bitirdikten sonra 1952’de Zırhlı Birlikler Okulu’ndan mezun olmuştur. Daha sonra astsubay olarak göreve başladığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 1972’de emekli olmuştur. 2009 yılı itibarı ile 80 baskıyı geçen, bir dönem yasaklanıp daha sonra serbest bırakılan Minyeli…