Bir ile Sıfır

Bir! Bir’in önünde ne vardır? Sıfır! O sıfırın içinde ne vardır? Bir’den sonra ne varsa! İçte Bir olanlar vardır! Nefislerini tamamen öldürmüş yiğit oğlu yiğitler vardır! Gel sen de sıfırla şu nefsini kardaşım! Gel sen de çıkart at şu sayıları! Sadece Bir (c.c)’in önünde sıfır olarak. Hestîyi geride bırakarak! Terk-i hest-i değil. Terk-i terk! Sıfırla!  Aklanıp paklan! Hadi…

MEZARTAŞIMDA BİR GÜL-İ EHAD

Demek sen söze gelecektin ey abd-i Ehad, vahîd-i Ehad? Demek sen konuşacaktın kalemimde? Ben de seni dinleyecektim ey deha ahid? O halde buyur, dök içindekileri. Ne o, yoksa derdin sadece beni konuşturmak mı? Benim zaten içimde durmadan konuşan bir ses var, ve şu an senin için söyleşiyor. Ipıssız kuytulara sızar yazdığım mektuplarım… Hayalimin en mahfuz…

Bişnev

Bişnev!! Bişnev ey yolcu! Mesnevi’nin girizgâhında bişnev dendiği gibi dinle! Tasavvufta “söyle” emrinin önüne geçme “dinle” emriyle bişnev! Gerçi sen nasıl dinliyorsen dinle… Ben dinlemek istiyorum… Dinle! Yoksa sus! ”Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân kâinatı okuyor, onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet, söz kokusu ve ona derler.…

Aşk..!

Bizi bekleyin. Seferdeyiz. Sabredin. Size söyleyeceğiz. “Aşk” demiştik. Başka bir sevdâ değildi bu. Vedûd diyarının sesi idi aşk. Aşk idi “levlâk” Sahibi’ne kavuşan.. Aşk idi Hz.Adem’e (a.s) maya olan.. Aşk idi “Benî Adem”e nur olan, huzur olan… Mâdem “Kâbemsin” demişti aşkın küçüğü Aşk’ın Ekber’ine.. Aşk idi sarhoş serserileri ayıltan. Aşk idi Allah’ı (c.c) anlatan. Aşk…

YÂ NEBİ

Ey Himâyet Şahi! Ey İnâyet Padişahı!  Ey Marifet Sultanı! Ey Kıyâset Komutanı!  Ey Devlet! Ey Himmet!  Ey Şark! Ey Garb!  Ey Şems! Ey Ems!  Ey Zaman! Ey Hemân!  Ey İstikbal! Ey cennet!  Ey Ezel! Ey Ebed!  Ey Zuhur! Ey Huzur!  Ey Şefaat! Ey Aşk!  Ey Allah’ın (CC) Esma Tecelliyâtı   Ya Nebi… ……. …….  Medet Ey Nebi…  Mihr-i Cemaline müştâk aşıklar, subaylar, askerler gazellerle, kasidelerle…

YÂ RAB AŞKIN OLAYIM!

Bu sabah ellerimi göğe kaldırırken gözlerimi yere ağdırdım. O lahzadaki ishâbımı nasıl söyleyecektim ki? Iyâzen billah neler söyledim bilemiyorum. Hârut sahibi değilim ki Bâbil’deki kuyuda kıyametimi bekleyeyim. Feresim, sidrem ferec bahşeder mi? Harab dergâhım mi‘raca erer mi ki ? Sözlerimde bedâhet olmasa bile, senin gönlünde keramet olsun. Ateşgâhımdaki sükûtu geçer mi ki? Gönlümdeki rezalet olsa…

crescent moon on a pink sky

Enelik Makamı

Enelik Makamı Tugay Mola Gökler! Yerler! Dağlar! Rabbin teklifinden ürkerek kaçtığınızda insan nasıl da çalım satarak o teklifi yüklenip yükleyiverdi!? Herkesin vazifeden kaçtığı yerde insan “evet ben varım!” deme cür’etinde bulundu. Bir defa söz vermişti insan. “Vefâsız olmam” deyip benliğini konuşturuverdi. Ey insan! Emaneti emin ellerden yerlere düşürdüğünü ne zaman göreceksin?! Sen emaneti değil, benliğini…

body of water between green leaf trees

Sen

Sen zincirlerle bağlansan da dostluğunu gecelerde faş et! Aşk yolunda ölmeye gelsen de vefânı “lâ ilâhe illallah” busenle ölümsüzleştir! Açlık midene vursa da sen ruhunu Aşk’ın sofrasında doyur! Nerede o yeminler? Nerede o duağı açılmamış geceler? Nerede o fistanı henüz yere değmemiş heceler? nerede? Nerede, doğdugu gece kelâma saklanan bilmeceler? Nerede cepheden geri dönmeyen Şehit…

grey concrete pyramids on the middle of the dessert during daytime

Yusuf Gönlüm

Ses İskenderiye’den geliyor gibi gözükse de, o nefes ötelerden gelmişti. 111 ayetle 3 safhayı iç içe girmiş boyutlar halinde seyredebilenlere selam olsun… “Ya ebetî!” … “Ey babacığım… Güneşi, kameri, kevakibi bana secde ederlerken yakaladım”. “Ya Buneyye!” Aman oğulcağızım ! Ey biricik cancağızım… Ey kutlu tâcım… Sakın hikayeni kardeşlerine anlatma. Onlara hikayeni anlatma ki şeytan da…

grey concrete pyramids on the middle of the dessert during daytime

Nâr-ı Hûb

Nâr-ı Hûb Tugay Mola NÂR-I HÛB Geceler siz söyleyin, hani nerede rahmet?Şafağın söküşü nerde Ey Şâh-ı Azamet?Bugün bayram, yüzlerdeki sevince alâmet.Eşiklerde yine ben! Dediler ki “az sabret” Cibril-i Emin inmez ki arza, bekleyeyim.Sancılarım yükselir şâha, hemen öleyim!Gözlerim Yâkub! Nâr-i beyzâ cehennemdeyim.Sinem kan revan Kerbelâ, çaresiz yerdeyim. Sevinmek hayal, zira Mâh-ı Muharrem î’dim.Asrın dehlizinden gelir bu…