Ağustos '24EdebiyatTugay Mola

Cancağızım…

Gönül yoldaşım…

Allah’ın (c.c) Azamet’ini aracı yaparak meşgul olduğunuz anlarda beni gönlünüze hapsetmenizi istemiştim. Hatırlarsınız sabahın bitiminde ki halleri. O an ayrılışınızla bana Allah’ın (c.c) Celâlet’ini ve Azamet’ini azda olsa hissettirmeye çalıştınız. Öyle bir sefere râm oldum ki elem gecelerimde ağlayan kalpcağızım yine dayanamadı. Geçicide olsa ayrılığınız hicrana gark eyledi yüreğimi.

Sırlar kezzâb. Sözler harab… Gel de bak gönlüme bu akşam neler oldu…

Bir Cuma vakti, hutbelerin gönüllere okunduğu zaman sînenize sızım sızım sızlanıp saplanan ağıdın notasını kağıt üzerine çıkarttığınızda acılar içindeki o farklı ağıt sizi de selamlayıp göklere uçacak inşaallah. Allâmel-Ğuyûb olan Allah’tır (c.c).

Hub medresesinde alimlik gibi olmasa da o âlimlere yakın olmaya çalışmış ama başaramamış harbî feverânın saklı olan selamını alınız ki gönüller rahatlasın…..

Hallerimden bîzarim. Ayrılığı tercih edip vuslat içinde sızlayanım. Kor gecelerde saklananım. Acıların verdiği hafakanları kapınıza saçanım. Ne elimde kalanlar! Ne de hâfızamda olanlar ! Cehennem gönlümde sadece mezarlar!

“Mezar benim” demiştim! “Gönlümde sadece kendi mezarım olsun” demiştim. Günler, aylar, seneler geçtikçe mezarımı barındıran gönül yer yetersizliğinden dolayı beni kapı dışarı etti. Alimallah beni dışarı attı! Ve şimdilerde terliklerimi yol üstüne fırlatıp ayak yalın ateşin üzerinden geçmeye çalıştığımın zannıyla kıvranıyorum. “Zan” diyorum! Bilen sadece Allah’tır (c.c).

Bana göründüğünüz yerde ağzıma ne gelirse söyleme küstahlığı içerisine giriyorum. Bu hallerin önüne geçemediğim için, vaktinizi çaldığım için, masa başında sizi meşgul edip sinirlere-kederlere dûçar ettiğim için “beni hapsedin” dedim.

Gönlünüze haps edin. Tıpkı bu akşam “Aşkâbattan” gelen ağıdı kalbime hapsettiğim gibi… Yıllar yılı o gönüllerde ebedî hapsolmanın yollarını aradım. Ne yazık ki yol gösterenede bir defacık olsun kulak asamadım. Allah (c.c) beni affetsin…

Firar hayatımda hep bunu hayal ettim. Merhametli bakış… Mehabbetli yakarış! Bir selâm! Bir kelâm! Bunu beklemiştim. Nevruz’un bidâyetinden bu yana onlardan da vazgeçtim.

Şimdilerde sadece sukut edenlerden ders almak istiyorum. Bir hikmete binâen sukût eden o gönüllerde gizlenmek istiyorum. Gün gelir “o gönüllerde ki sırlara vakıf olur gelecek nesillere kaynak teşkil edecek âlemleri kaydederim” demiştim. Bilmem ki hangi Hulâgu yangını gönüllerinizde ki kaydedilmiş âlemleri yakabilsin? Ateşin yakamayacağı yer, harplerin yenemeyeceği yer sizlerin kainata meydan okuyan nurlu gönüllerinizdedir…

Nihayete yaklaşırken iyi ki ricam erci diye cevap verme lütfunda bulundular. Bugünkü dersin alameti kıyamet olacakmış meğer…

 

Tugay Mola

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment