DüşünceEdebiyatEkim '25ŞiirYazarlarYelda Adley

 

 

Geçen akşam yalnızlığın ne olduğunu düşündüm kendi kendime… O sırada ben de yalnızdım.

Yalnızlığın tanımı neydi ve neye göre değişiyordu?

Kimi kalabalık bir topluluğun içinde bile kendini yalnız hissedebiliyordu veya insan kendi düşüncelerini savunduğunda bile yalnız kalabiliyordu.

Eşler arasında bile ödün veren, fedakâr davranan eş, kendini yalnız olarak addediyordu.

Farklı düşündüğüm zaman ise durum yine aynıydı.

Mesela dünya bile dokuz gezegen arasında bir yalnızdı…

Çünkü sadece onda yaşam vardı.

Peki, nesneler üzerindeki yalnızlık nasıldı?

İçine resim konmamış bir albüm…

Yazı yazılamamış bir defter…

İşlevini görmediği için tavan arasına atılmış bir gramofon…

Farklı açılardan bakıldığında da onlarda bir yalnızdı.

Şan’a, şöhret’e de bakmıyordu yalnızlık…

Ünlü bir sanatçı bile bir röportajında kendini yalnız hissettiğini söylüyor, söylemiş olduğu şarkıda bile ”Yalnızım dostlarım yalnızım” diyordu.

Peki, yalnızlığın şahidi kim? diye sorsalar, kendini yalnız hisseden her bir fert el kaldırır, ”Benim” derdi.

İşte o an anlardık ki aslında biz yalnız değiliz.

Çünkü bir ve tek olan ALLAH (c.c)‘tır.

YALNIZLAR KORİDORU

Yalnızlığın uzun ve dar koridorunda

Kendimi yürür buldum.

Duvara asılı olan aynalarda

Kendi suretimi gördüm.

Birden bir gölge düştü önüme…

Bir gölge daha derken

Fazlalaştı gölgeler…

Ve aynaya yansıyan suretler…

O an anladım ki

Burası yalnızlık koridoru değil

Yalnızlar koridoruymuş…

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment