EdebiyatOcak '23Tugay Molabody of water between green leaf trees

Sen zincirlerle bağlansan da dostluğunu gecelerde faş et! Aşk yolunda ölmeye gelsen de vefânı “lâ ilâhe illallah” busenle ölümsüzleştir! Açlık midene vursa da sen ruhunu Aşk’ın sofrasında doyur!

Nerede o yeminler? Nerede o duağı açılmamış geceler? Nerede o fistanı henüz yere değmemiş heceler? nerede? Nerede, doğdugu gece kelâma saklanan bilmeceler? Nerede cepheden geri dönmeyen Şehit olmuş sözler? Hüdâya yemin olsun ki halvete çekilmiş erenlerin, lafızların atıflarından bile başları döner.. keşke O halvetin baş döndürücü iştiyâkında Aşk’a sermest olanlardan olsaydın!

Sen gökte ki kameri seyre dalsan da kelâmın kaleme naz eden edâsı kesilir. Ne kaf! Ne mim! Ne de ra! Mâna âleminin tılsımıdır. Elif! Elifi idrak edenler kelâmı çözerler. Ondan mahrum olanlar ise gerisinde bir ömür tüketirler! Yazık!

Sen! Hani varya sen! Bir defâ da vaktini burada hebâ eden! Elbette bir gün toprağa karışıp giden! Lütufları görme zamanı ne zaman? Sen illâ ki bir küsuf tutturup kahrı lütfa tercih eden! Sen! Ne zamana kadar gözlerini kahra emanet edeceksin?! Sen ne zamana kadar zalama boyun eğeceksin?! Bil ki! Kahır, kendi gözüyle letâfete bakarsa kahır görür! Kahır tecelliyatı da latif tecelliyatı da Allah’a mahsustur! Ancak! Neden lütuf var iken kahra gönül aralarsın ki?

Derisi yüzüleni devrinde kim anladı ki? Alâmet,  Allah’a mahsustur! Cehâlet ise şeytanla mahpustur! Cebirleri çözsen, devirleri geçsen, kimyayı bilsen ne yazar ki?! Sen gönül âlemini şeytânla mahpusa mahkum ettiğin sürece kâinatın içersinde Allah’ın tecelliyatını anlayamayacaksın! Sen !!! Sen!! Ah sen! Neler çektirdin sen! Neler ettin yine sen?!

Sen, Yed-i beyzâ milletlerin Mûsa sancağı olmalısın! Sen Tûr-i sîna gönüllerin rızâ intizârı olmalısın.  Sen cennet-âsâ devirlerin Muhammed bayrağı olmalısın! Sen deniz deryâ fetihlerin hitâbet baharı olmalısın! Sen ahirzaman rûyâların Hakikat bayraktarı olmalısın! Sen!

Sen zincirlerden kurtulsan da garipleri şâd et! Sen Şehitlere karışsan da Aşkını gönüllerde âbâd et! Sen varlığa ulaşsan da yoklukta  kıvranan fakirlere  bir tutam aşkından azad et!

Ey gölge günündeki serinliğim…

Hiç kimse Aşkın sırrına eremez! Erdiğini zanneden de Allah’a ihanet eder! Kendini rezil rüsva eder! Zira Aşk öyle bir ummandır ki içine dalan ne nihâyete varabilmiştir ne de bidâyeti hatırlayabilmiştir! Ancak ! Niceleri var ki Aşka ulaşmak için devirleri, denizleri birbirine katıp, kitâpları savurup, kâlemleri kırıp O mübarek yolda şehit olmuşlardır!

Gel!

Sen!

Gölge gûnümde bir aşk olda gel! Sen Aşkımda bir beste ol da gel! Sen bestemde bir hece ol da gel! Sen hecemde bir lehce ol da gel! Sen lehcemde bir bilmece ol da gel! Sen bilmecemde bir Aşk ol da gel!

Gecenin yanaklarından sızım sızım süzülen  merhametin kan kırmızı gönlüme sirayet etti! Ne kerâmetti nede beşâretti! Bu olsa olsa bir inayetti!

Ne mutlu “bir Aşk vardı benden içeru” diyene! Ne mutlu Aşkın şaşkın yolcularına!

Derisi yüzülene selam olsun!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment