DüşünceMart '25Tugay Mola

 

Rüya mıydı, hakikat mi, seçemedim; seçilemedim. Bir sille daha yedim. Ayrılık zehrine bir kez daha yenildim.

Ne olurdu, atıp gitseydim her şeyi… Terk etseydim, geriye bakmadan, zelil hapishanemi. Koşarak… Uçarak… Hızır (a.s) hızında ulaşsaydım kutlu meclisinize. Dizlerinizin dibine. Sımsıcak, sıcacık beytinize.

Kabul eder miydiniz, dünyanın binbir günahını çekmiş bendenizi? Günler, haftalar, aylar sessiz sedasız… Ruhuma akseden ezasız sevdanızı alsaydım… Gözlerinize bakmaya cesaret edemesem de, başı yere eğilmiş bir kutlu nidânız olsaydım…

Günahlarımı yüzüme vurmadan… Yaradılışıma varlık katsaydınız… Açılan kitabım olsaydınız… Yazılan hitabım… İftiharım… Canıma can medarım…

Ne sizinle ne de size gönül vermiş hâzırûn ile… Çekseydim yanınızda cezamı, susarak…

Bazen “keşkeler” ile vaktimi heba ederim… Lakin istemem… Size olan muhabbetimde şeytanın oyuncağı olacak isem, cismanî uzaklığı ruhanî yakınlığa tercih ederim.

Bırakmak belâ!

Anlamak zordur kezâ!

Hele anlaşılmak, binbir cefâ!

Yıkılırım, arştan arza!

Savrulurum…

Ne olur… Bir dua…

Selam size, ey vefa… Yok musunuz?

Kulak verseydiniz, berzah çığlıklarıma…

Bir defa daha…

 

Tugay MOLA

1 Mart 2015

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment