ÜSTADIM EFENDİM..!

Efendim… “Geçmiş şeylere itiraz etmek mânâsızdır. Çünkü tamiri kabil değildir..” diyorsun ve yaşayışın ile bize misâller veriyorsun. Geçmişinin hangi ânına göz gezdirdim ise; hep tahakkümler, teellümler, mezelletler var. Bir dokunsam bin âh işitmiyorum oysa ki.. Nasıl bir yürek taşıyorsun ki: “Ben bana bu zulümleri revâ görenlere haklarımı helâl ediyorum..” diyorsun. Ve tezkiye-i nefis ile: ”Ben…

RAMAZAN UFKU

Ramazan… Ötelerden gelen bir esinti.. çehrelerimiz ve gönüllerimize incecikten bir bûse ile müferreh bir hâl kazandıran rahmet denizi… Ramazan… Nûrefşân çehresi gibi gecelerimizi gündüz misâli aydınlatmayı murâd ediyor. Öyle ki paslaşan gönüllerimizi pastan ırak bir hâl, nefsanileşen ruh û cânımıza da gem vurarak melekî bir hüviyet kazandırmayı canhıraşâne arzu ediyor.. Böylelikle insan idrâki nisbetinde maddî…

İçteki Kor Ateş

“İçine düştüğü hatanın pişmanlığı ile kıvranan bir insan, diliyle tevbe etmese de af olunur…” Yüreğimize güller deren Nebi’nin sözleri. O (Aleyhisselatu Vesselâm) heva ve hevesinden konuşmaz ya.. Ne der ise kabulüydü. Lâkin pek uzak düşmüştü O’nu yaşamaktan.. Ömrü beyhude revân oldu yollara; revân oldu olmasına da, baktı ömrünün son müntehasına ‘kârımdır! dedi miras! kalan günahlar…

Mekke’nin Fethi

Tevazu zirvesini O’nda gördü…Devesi Kasva’nın üzerinde.Yanında güzide ashabı…Yolculuk Mekke’ye…Hasretiyle kavrulduğu,Birgün sana döneceğim dediğin Kutlu Belde’ye… Devesinin üzerinde iki büklüm bir Nebi.Ve yaklaşıyor yaklaşmakta olan.Buralar ki yıllarca çilenin izini taşıyan yerler…Göz gezdiriyor Mahzun Nebi hatıratın izlerine…İlk şehid ve şehidenin şehid edildiği,Hz.Bilal’in iniltilerinin yüreğini dağladığı yerler… Hicranıyla düştüğü yerdesin..Hatice Validemizin mezarı başında,Derin vefa hissin ile duadasın…Herkes anlar…

Yitik Dost’a…!

Yitik Dost’a Harun Çağlayan Yüreğim hasret kamçısıyla dövüldükçe,İçimde tutsak alevler belirir..Lâkin sana karşı hep vefa ümid edenim..Nice zaman oldu,Nevbaharı hissedemedim.Nice zaman ki,Perişaniyetimi serdedemedim..Dostların gadrine uğrasam da,Gözlerim ufukta,Bir dua dilekçeli haberdir,Bekleyişlerim… Bilmem ki,Harebezâr diyarlardan,Yanık namelerim vasıl olur mu sana..Hüznümü derûnuma gömsem de,Taşar mıydı çığlıkları yüreğine… Bilirim…Bahtıma kederlerdir biriken..Hâlsizim, hâlden düşmekteyim..Dilenirim Rabbim’den..Dilenmenin usûlünü bilmesem de,Sadık bir bendeyim..Üryandır…

Bir Acip Muamma

BİR ACİP MUAMMA Harun ÇAĞLAYAN İnsan garip bir muamma… Yedi bin yıllık tarihi, köhne sayfalara işlenmesine rağmen; anlaşılamamış, bilinememiş. Öyle ki insan, bütün bir âlemi gezmiş, keşfetmiş kendi varlığına gelince; onu keşfetmede âciz kalmış. Kolay değil elbet. Çünkü insan, küçük bir âlem misâli ruhunda, kalbinde binler latifeler taşıyan acip bir muammalar yumağı/silsilesi… Her bir latife…