Ağustos '23Bilal CanEdebiyat

Sevgili!

 

Sana zorsa bırak kalayım, kolaysa isminle tut. Tutuştur kalbimi çepeçevre saran alevlerini. Göster ve gözet. İçimde alazlaşan bir hal. Yutkunamıyorum.

 

Yedi boğum akrep, kursağıma giren taşların içimi acıtan sözleri… Söyleyemiyorum gitmiş katarların içimdeki seslerini. Göremezsin içimde nasıl da can çekiştiğini menekşemin. Bilemezsin. Ölüyor sanıyorum, diriliyor; diriliyor sanıyorum ölüyor. Zaman sanki ondan muaf  da öylece durmuş bir yasta yaslanmış ömür saatinin peşine. Durduramıyorum. Zaman tiktaklarını yayarken içime, esamesini saat ertesine yazıyorum; hüzün bulaşıyor. Nakşediyorum kollarıma. Damarlarımda beliriyor canlılığı.

 

Sevgili!

Sana hüzün yapraklarından hasret ifadeleri yazıyorum. Sinemde bir hasretin yakan közleri kelimelerim oluyor. Gözlerinden içtiğim susuzlukları, suskunluk diye noktalıyorum da virgülü yüreğime takılıyor. Daha fazla diyor; kan ve gülden… Kan güllerinden bahset diyor. Açınca nasıl da kan damlattıklarından… Ben diyorum denizden dem vurayım sana. Haramilerin bir gece vardiyasında içimi nasıl yokladıklarından, delişmen bir sevdaya binmiş ağrıların nasıl da can istediklerinden… diyorum. Duymuyorsun.

 

Sana hazan diyeyim, güz yapraklarının belirgin rüzgâr seslerinden. Sana nasıl da takıldıklarını anlatayım saçlarıma. Ya da yüreğimin boşluğunda geçen serçelerin konmasından… Konuşmalarımda irkiliş yaşayan gece, sesime ses diye kattığım sözcüklerin nasıl da titrediğinden… Bir şiir diyeyim sana, bir söz. Sen gözlerini yum da maşrıkta sabah olsun. Gülüşlerin bir çöl avaresinin yüzünde güneş yanığı izler bıraksın. Yum gözlerini de turnalar konsun gecenin kara basmasından. Ben izler dereyim selamlık kapısından. ’’Ez” cümlelerimle ‘’sen’’; ‘’tü’’ cümlelerimde ben olan söyleyişler dereyim.

 

Sevgili!

 

Gözlerim bulanıktır şimdi. Uzaklığın yakınlığına göz yumunca diyorum ki nedir bu? Bir düş mü yoksa bir hayalet mi? Gözlerimde beliriyor da, canlılığın düşlerimde inzar haklılığı görünüyor.

Anlayamıyorum hangi sesin nişanıdır harflerin. Girizgâhını yitirmiş notlardan sana matem dokunaklı yaslar biriktirmek de ne? Bilmiyorum. Boynum bükük elimi koydum yüzüme, uyandım da gözlerim başka diyarlarda.

 

Tesbih tesbih çekmişim oysa ismini. Her ismine bir hasret örmüşüm. Demişim bir kere ‘’oy seviyorum ben seni’’.

Deyişimde delirse de sözler, adımlarına kaptırmayan cümlelere ateş diye düşüyor.

 

Sus düşüyor matem dokunaklı limanlara. Gök inliyor. Bir diyor. Al diyor. Gör diyor. Ne görünüşümde eser var, ne de bakışımda can… Işığını kaybeden yıldız  düşüyor gözlerimden.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment