Aralık '22Harun ÇağlayanŞiir

Tevazu zirvesini O’nda gördü…
Devesi Kasva’nın üzerinde.
Yanında güzide ashabı…
Yolculuk Mekke’ye…
Hasretiyle kavrulduğu,
Birgün sana döneceğim dediğin Kutlu Belde’ye…

Devesinin üzerinde iki büklüm bir Nebi.
Ve yaklaşıyor yaklaşmakta olan.
Buralar ki yıllarca çilenin izini taşıyan yerler…
Göz gezdiriyor Mahzun Nebi hatıratın izlerine…
İlk şehid ve şehidenin şehid edildiği,
Hz.Bilal’in iniltilerinin yüreğini dağladığı yerler…

Hicranıyla düştüğü yerdesin..
Hatice Validemizin mezarı başında,
Derin vefa hissin ile duadasın…
Herkes anlar da,
Kimsecikler rahatsız etmez Seni..

Ardından hüzün kaplar yüreğini…
Hatırına düşen şehid sahabilerinle…
Uzuvları bir ağacın dalları gibi,
Yolunda feda eden Mus’ab’ını
Hayırla yâd edersin.
Hâlin bu iken, sevinç ve sürûr çalar mıydı kapını…
Şükründen gayrı…

Öyle bir mahviyet ile girersin ki fethedeceğin yerlere..
Mübarek sakal-ı şerifin Kasva’nın semerine değmekte.
“Rabbim aslolan, ölüm ötesi hayattır”… der
Fetih ayetlerini okur da, sükûta garkolursun..

Allah nezdindeki en müstesna yerdesin.
Mekke’de…
Alkış ve alayişe izin vermeyecek,
Evvelinde hazırlanmış olan mütevazi çadırında kalacaksın,
Medine’ne dönesiye kadar…

Mekke’desin işte..
Mekke demiştin.. ne kadar çok sevdiğini..
Mekke’desin…
“Senin insanların beni rahat bırakmıyor” dediğin yerde..

Mekke fethedildi ya…
Şimdi ise gönüllerin fethi..

Kardeşin Yusuf Aleyhisselam gibi seslenirsin:
“Bugün sizin için kınama yoktur..
Ola ki Allah kusurlarınızı affeder..
Hepiniz hür ve serbestsiniz” buyurursun.

Bir kâfire karşı muamelen bu iken…
Gayrısına takat getirmez lisanım…

İlla sükût, illa sabır, illa ümit gerek…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment