İnançMart '23Tugay Mola

Bu sabah ellerimi göğe kaldırırken gözlerimi yere ağdırdım. O lahzadaki ishâbımı nasıl söyleyecektim ki? Iyâzen billah neler söyledim bilemiyorum. Hârut sahibi değilim ki Bâbil’deki kuyuda kıyametimi bekleyeyim. Feresim, sidrem ferec bahşeder mi? Harab dergâhım mi‘raca erer mi ki ? Sözlerimde bedâhet olmasa bile, senin gönlünde keramet olsun. Ateşgâhımdaki sükûtu geçer mi ki? Gönlümdeki rezalet olsa da, senin gözlerinde beşaret olsun. Olsun ki bana da rahmet olsun, himmet olsun…

O tenhâ gecelerde, tenden uzak yerlerde. Bir ağıt sızımlatılıyordu bilmecelerde. Kaleme kafla. Âleme eleminden elifle gelen bir ağıt ki Nemrut bile ağlardı derdinden. Neden ben? Neden ben aglamayayım ki? Ben de ağladım… O gelen acıya zerrelerim dayanamadı. Hücrelerim lerzeye gelirlerken ben nasıl ağlamayacaktım ki? Acının en acısı… Ama… Hani… Ama ne tatlı bir acı… Ne kurtulabildim ne de doğrusu kurtulmak istedim… Zîra beni yaşatan acılarım olacak… Ve öldürecek olan neşelerim olacak. O hâlde yaşamak istiyorsam, neden neşelerime tenezzül edeyim ki? Ben ölmek istemiyorsam, neden acılarımdan uzak kalayım ki?

Yaşamak-ölmek, bizim elimizde değil. Ancak kainatın memesinden sızım sızım damlayan şu umman umman acıları hissedemeyeceksek yazıklar olsun bize! O İlâhî acıyla gönüllerde ilelebet kalmayı hak edemeyeceksek, yazıklar olsun bize! Bir fâtihâ dahi avlayamabacaksak, yazıklar olsun bize! Bir mescit açamayacaksak, bir rahle kuramayacaksak, Bir hutbe okuyamayacaksak, yazıklar olsun bize! Olmak ve oldurmak (fiil-meful) Allah’ın elinde. O hâli yakalamayı dahi isteyemeyeceksek, gerçekten ama gerçekten yazıklar olsun bize!

İlelebet Hay olan, sadece ve yalnızca Allah’tır! Fenâfillah kalplerde bekâyı yaşatan Allah’tır… Araya benden önce konuşmaya dalmışın sözlerinden sonra derim ki: Keşke ben de gönüllerde olsaydım… Kalsaydım… Ve Allah’a (cc) kavuşsaydım…

Ey gözü aklının zârına takılmış yolcum! Sıyır at o perdeyi! Kamerin, şemsin sahibi Allah’tır. Akıl denenin aldatmacaları yok mu sandın? Gönül denenin yanılmacaları yok mu sandın ? Hakikat de Allah’tan. Küfür de Allah’tan… Ama ikisinin arasında medd-i cezir çılğınlığım uzaktan kulaklarına ilişirse… Kapı arala ve gönlünde dağla… Orada ağla ki senin gözyaşların, merhametin benim küfrüme galebe gelsin… Ben de o anda senin duanla mîraç çılğınlığı yaşayayım..

Rahman ve Rahim Allahtır… Vefâ da O’na olsun… Rızâ da O’na olsun… Derdimize deva olan Sen… İlâhî! Derdim nefsimden… Merhamet senden! Beni rahmetinde Rahîm eyle… Halîm eyle… Alîm eyle… Ne perîşan yamaçlar gördüm ya Rab… Diyarıma Şah istedim! Seni istedim… Ağlamalarıma, çağlamalarıma sen şahitsin ya Rab! Aşkıma birazcık deva verseydin ne olurdu ya Rab?! Aşkınla meşk olayım da vazgeçmeyeyim Senden… Sen benim Aşkım… Sen benim meşkim ol Ya Rab… İlâhî!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment