Hayatta değişmeyen gündem var mı? Her şeyin değişip dönüştüğü şu hayatta tek değişmeyen bir şey varsa o da ölümdür.
Her şeyin çok hızlı değiştiği zamanımızda gündemler de çok çabuk değişiyor. İnsan çok hızlı geçen zamana ve içinde akan hadiselere ayak uyduramıyor artık. Bu kadar çok değişime ve uyaran şeylere maruz kalmak insanı hem yoruyor hem fıtratına uygun değil. Çünkü insanın yaşadığı olayları sindirmeye ihtiyacı var. Durup düşünmeye ve ondan kendine bir ders çıkarmaya da ihtiyacı var. Ama insanlık her gün bambaşka gündemler ile zihni ele geçirilmiş durumda. İnsanın fıtratına aykırı olan her şeyde olduğu gibi bu olayda da insanlık işgal ediliyor. Bütün yapılmakta olan gündem pompalama ve zihinleri meşgul etme, şeytani bir hamlenin parçasıdır. Zaten insan baş döndüren hadiselere karşı bir müddet sonra bigâne kalıyor. Kısaca tepkisiz ve duyarsız hâle geliyor. Bu hâl insanın insaniyet tarafını da zayıflatıyor. Bu kadar hıza ancak yavaşlama gerekir. Yavaşlama durup düşünmek, düşünceyi idrake çevirmek demektir.
Yaratılış olarak insan, buna göre yaratıldığı için bunun dışındaki hayatın akışı insan ruhunu taciz eder. Bu arada günümüz dünyasında tabii bir akış yok. Her şey nasıl yapay hâl aldıysa, gündemler de yapay hâle geldi. İnsanlığın tepesindeki birtakım odaklar devamlı algı yönetimiyle insanlığı yönetiyorlar. Nasıl düşünmemiz ve algılamamız isteniyorsa oradan algı ve gündem oluşturuluyor. Bu durum çağımızın en dehşetli uyuşturma ve uyutma operasyonudur. İnsanlık neden yaratıldığını durup düşünmeye fırsat bulamamış, nereye gittiğini, bu hayatın niçin verildiğini sorgulayamaz hâle gelmiştir. Bu durumda, nesiller gerçeği nasıl arayacak ve hakikati bulacak ki? Gerçeğin bulunması için illa da düşünmek ve aramak gerekiyor. Hız çağında hazlarla gözü, kulağı tıkanmış bu kuşaklar, uyuşmuş beyin ve çalınmış kalp ile kendi gerçeğini bulamıyorlar. Ayrıca zamanımızda toplumu etkileyen ve çevreleyen bütün argümanlar ahiretten bahsetmedikleri gibi yokmuş gibi bir algı ve bakış açısı veriyorlar.
Bireyi ve toplumu en etkileyen vasıtalardan biri olan filmlerde dahi ölüm sonrasına dair bir anlayış yok. Materyalizmin zihinlere bu kadar girmesi, bu akımın sadece bir felsefe değil aynı zamanda yaşam tarzı haline gelmesi korkunç!
Son yüzyıllarda bütün değişim ve dönüşümün kaynağı bu anlayışın her yere yayılması denilebilir. Dini referansları kabul etmeyen, ilahi bakış açısını yok sayan bu anlayış dünyanın da, içindeki misafir olan insanın da sonunu getirecek maalesef.
Artık dünya bu isyankâr ve azgınlık ve günahlarıyla her yeri tarumar etmiş misafirini kovacak ya da cehenneme dökecek zira her varlık Allah’ın memuru, onun emrinde hareket eden vazifelisidir.
Günü gelince üstünde şirke düşmüş bu varlıkları atacaktır. İnşallah bizler cehenneme değil cennete atılırız.

