-Deprem ve Ötesi-
Depremlerin Ege’yi beşik gibi salladığı şu günlerde, bunun ilahi bir tehdit olması ve daha önceden olmuş büyük helâkları hatırlatması açısından oldukça ürkütücü ve düşündürücü.
Santorini Adası’ndaki yanardağın her an volkanik patlama yapabileceği ve bundan bin beş yüz yıl önce büyük bir patlamayla şehirleri küller altında bıraktığını biliyoruz. Bölgede yer hareketlendi. Bütün bu hareketlenmeyi yalnızca jeolojik olarak düşünebilir miyiz?
Kâinatta her hadisenin bir de metafizik boyutu olduğuna göre, bu hadiselerin de başka bir asıl sebebi bulunmaktadır.
Kitapta tekraren anlatıldığına göre, birçok kavim zelzele ve afetle helak edilmiştir ve Kur’an-ı Kerim bunları anlatırken, azgınlıkları, şımarıklıkları ve inkâra sapmaları yüzünden olduğunu belirtir. Günümüzde özellikle bu coğrafyada azgınlığın, şımarıklığın ve inkârın had safhada olduğunu görüyoruz.
Bununla ilgili ayette ise:
“Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık ve azgınlıkta ileri gidenlerine itaat emrederiz. Onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka hak kazanmış olur. Biz onları yerle bir ederiz.” (İsrâ, 16).
İşte Kur’an’ın bize haber verdiği gibi, yoldan çıkan ve inkâra sapanların sonunun helak olacağı ifade edilmiştir.
Depremlerin de elbette ilahi bir terbiye, ilahi bir tehdit olduğunu buradan anlayabiliyoruz. Allah’ın gazabından onun merhametine sığınırız.
Ayrıca bugünlerde yeni bir gelişme oldu. Amerika’da bir grup bilim adamı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulundu. Konu, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin tetiklenerek dışarıdan müdahale edildiğiyle ilgili. Bunun için radyo dalgalarını kullanarak fay hatlarına müdahale yapıldığını öne sürüyorlar ve araştırılmasını istiyorlar.
Bu durum, deprem ve afetlere yeni bir bakış açısı getirecektir. Ancak bir gerçek var ki, Amerika tektonik silahları kullanma hususunda kendi parlamentosunda yüzlerce defa tartışmış ve elli yıl öncesinden beri bu alandaki çalışmalarını sürdürüyor. Maalesef, teknolojiyi insanlığın zararına, kendi alçak çıkarları için ve insanları yok etmek amacıyla kullanan bu güçler, bir şekilde ülkemizde ve mazlum coğrafyalarda deneme yapmaktadır. Daha bilmediğimiz nice gizli çalışmalar yürütülüyor.
Şu durumda İslam dünyası ve özellikle Türkiye, iç ve dış savunma hattını güçlendirmek için teknolojiyi elinde tutmalıdır. Her türlü ihanet ve tuzağa karşı uyanık olmak zorundadır. Bunun için üst düzey donanım gerekir. Diğer yandan, inanç ve ahlaki bozulmayı gidermek için çalışmalar yapılmalıdır.
Her şeyden önce deprem dâhil bütün felaketler, Allah’ın izni olmadan gelmez. Eğer biz Rabbimizin yanında suçlu bir toplum olursak, bu hadiselerin başımıza gelmesine kendi elimizle ruhsat vermiş oluruz. Allah, hiçbir topluluğa yoldan çıkmadan ceza vermez.
O hâlde bir kez daha tövbeye durmalı ve etrafımızı da hakka davet etmeliyiz. Bilelim ki Rabbimiz, kendi yolunda olduğumuz sürece bizi helak etmez. Ayette:
“Allah zaten fasıklar ve zalimlerden başka kimseyi helak etmez.” (En‘âm 6/47).
Ayette açıkça beyan edildiğine göre, fısk ve zulüm olmadıkça bir felaket olmayacaktır. Ancak günümüzde fısk, kötülükler ve inkâr çok fazla. Dünyayı zulümat hâline getiren bu durumu ancak iman, salih ameller ve merhametle dengeleyebiliriz.
Rabbim hepimizi her türlü felaketten muhafaza eylesin.
Rukiye Anar