İlimMayıs '23Sema Ceyhan
Hıdırellez günü:
“Aslı, Hızır ve İlyas (a.s) buluşmasıdır. Rumi 23 Nisan, Miladi 6 Mayıs’a rastlar. Şark efsanelerine göre ölümsüz sayılan peygamber Hızır’ın, kendi gibi ölümsüz olan peygamber İlyas ile buluştuğu gündür. Halk arasında bahar bayramı olarak kabul edilir.”
Hıdırellezin Anlamı:
Hıdırellez, “Hızır-İlyas” isimlerinin zamanla halk arasında kaynaştırılmasından meydana gelmiştir. Bilindiği gibi Hazret-i Hızır (as), Hazret-i Mûsâ (as) ile mâceraları Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan ledün ilmine vâkıf bir peygamberdir. Hazret-i İlyas da (as) Hazret-i Süleyman’dan (as) sonra gelmiş İsrailoğulları peygamberlerindendir.
Kur’ân’da Hazret-i Hızır (as) hakkında da, Hazret-i İlyas (as) hakkında da âyetler buluruz.
“Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir. Milletine, Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Her şeyi en güzel şekilde yaratan, sizin de Rabbiniz, evvelce gelip geçen atalarınızın da Rabbi bulunan Allah’ı bırakıp da ba’l ismindeki puta mı taparsınız?” demişti. Daha sonra gelenler arasında İlyâs’a da bir nam nasip ettik. İlyâs’a selâm olsun.” (Sâffât Sûresi, 37/123-132.)
Bir diğer âyette Cenâb-ı Hak, “Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ ve İlyâs’a da ihsanda bulunduk. Onların hepsi salih kullardandı.” (En’am Sûresi, 6/85.) buyurur.
Bu son âyette Hazret-i İlyas ile Hazret-i Îsâ’nın (as) yan yana birlikte zikredilişlerini, her ikisinin de ölmemiş olduklarına delil sayanlar vardır. (Hamdi Yazır, H.D.K.D., 3/1972.)
Hızır ve İlyas Aleyhisselâm
Hızır, yeşillik demektir. Hazret-i Hızır bastığı her yeri yeşerten bir peygamberdi. Adı da bu sıfatından geliyor. Peygamber Efendimiz (asm) buyurur ki: “Hızır, otsuz ve kuru bir yere otursa, o otsuz yer derhal yeşillenerek peşi sıra dalgalanırdı.” (Buhârî, 9/1389.)
Hazret-i Hızır ile Hazret-i İlyâs’ın (as) kardeş olduklarını söyleyenler varsa da bu bilgi sıhhatli değildir.
Altı Mayıs Nedir?
Halk arasında, Hazret-i Hızır ile Hazret-i İlyâs’ın Altı Mayısta bir suyun başında bir araya geldikleri, görüştükleri, birlikte oturdukları ve sohbet ettikleri inancı vardır ki, doğrulama şansımız olmamakla beraber, mümkündür. Aynı hayat mertebesini paylaşan iki peygamberin zaman zaman görüşmeleri ve sohbet etmeleri mümkündür.
Fakat bu görüşmenin her zaman ve her zeminde yapılabileceğini var saymak, bir güne yoğunlaşmaya göre akla ve hikmete daha uygundur.
Altı Mayıs ile ilgili söylenebilecek şey, Hazret-i Hızır ile Hazret-i İlyâs’ın (as) günlerden bir gün bu tarihte buluşmuş oldukları, bu buluşmanın halk tarafından tesbit olunduğu ve böylece bu günün bir sevinç ve heyecan günü olarak zihinlerde yer ettiğidir.
Hayat mertebelerini beş sınıfa ayıran Bediüzzaman, Hz. Hızır hayatta mıdır, sualine; hayattadır, Hazret-i İlyas ile Hazret-i Hızır’ın (as) ikinci hayat mertebesinde halen serbest biçimde yaşamakta olduklarını, bir anda pek çok yerde bulunabildiklerini, bizim gibi insanlık kayıtlarıyla kayıtlı ve sınırlı olmadıklarını, bazen istedikleri vakit bizim gibi yiyip içtiklerini, fakat bizim gibi mecbur olmadıklarını kaydeder. (Mektûbât)
Nevruz:
Sözlükte, baharın başlangıcı olan ilk günü. Üstadımız Risale- i Nurlarda baharı bu satırlardaki bahisle ifade eder. “Gel, bugün nevruz-u sultanîdir. (HÂŞİYE) Bir tebeddülât olacak, acib işler çıkacak. Şu baharın şu güzel gününde, şu güzel çiçekli olan şu yeşil sahraya gidip bir seyran ederiz. HÂŞİYE: Bu Suretin remzini Dokuzuncu Hakikat’te göreceksin. Meselâ, Nevruz günü bahar mevsimine işarettir; çiçekli, yeşil sahra ise bahar mevsimindeki rûy-i zemindir. Değişen perdeler, manzaralar ise fasl-ı baharın ibtidasından(başlangıcı) yazın intihasına(son) una kadar olan ve Sâni-i Kadîr-i Zülcelâl’in, Fâtır-ı Hakîm-i Zülcemal’in kemâl-i intizam ile değiştirdiği ve kemâl-i rahmet ile tazelendirdiği ve birbiri arkasında gönderdiği mevcudat-ı bahariye tabakàtına işarettir” diye ifade eder.
Bahar insanların sevinç kaynağı ve arz aleminde nebatatın ise neşvü nema bularak Cemil-i Baki’nin isimlerinin tecellisinin cûş-u hurûş yani neşe ve ahenk içinde coşup taşması ve sinema perdeleri içinde arz-ı endam ederek gösteriş yaparak boy göstermelerine delalet ederek Halıklarını göstermeleridir.
Bayram sevinciyle karşıladığımız baharın ilk günü için ve baharda verdiği taze nimetler için baharın Yaratıcısına sonsuz şükran borçluyuz. Bu yüzden baharın her bir günü binlerce şükre, her bir ânı sayısız minnete, şükre ve hamde değer.
Nevruz ve hıdrellez günlerini böyle değerlendirmek şükre daha yakın şüphesiz. Belki de bu günler şükür temelinde toplu sevinç günleri olarak örf ve geleneklerimizdeki yerlerini almışlar denebilir.
Ne var ki, her iki günde de hep eğlencelere ve yer yer de hurâfelere şahit olmaktayız. Sokakta ateş yakılarak üzerinden atlanmakta, bir batıl inanış olarak, ateş üzerinden atlayanların dileklerine kavuşacağına inanılmakta, alev topları bir sopanın ucunda havada çevrilmekte, gündüzleri kırlara çıkılarak piknik ve eğlenceler yapılmaktadır.
Velhasıl, bu günlerin, dînî bir kisveye büründürülmeksizin, sırf bir sevinç, mutluluk ve şükür günleri olarak algılanıp, haram-helâl çizgisine riayet edilerek ve aşırıya, çılgınlığa kaçılmadığı, içkili eğlenceler yapılmadığı, kötülükler teşvik edilmediği ve batıl inanışlara yer verilmediği sürece bu tür eğlencelere mubah diyebiliriz. Kutlanmasında ise bir sakınca yoktur.
Ve bu bayramın insanlık âleminin maddi ve manevi dirilişine de vesile olması temennisiyle bayramımız mübarek ola.
Sema Ceyhan

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment