Her ayetin sebeb-i nüzûlü olduğu üzere, Abese sûresinde geçen ayetler de İbn Ümmü Mektum olayı üzerine inmiştir.
Malum hadisede Efendimiz (asm) Mekke ileri gelenleri ile görüşüyor, onları irşad etmeye çalışıyordu. O sırada yanına gelen Ümmü Mektum, her zamanki gibi bana Kur’an oku dedi. Ama o esnada Resûlullah(asm), her zaman birarada bulamayacağını düşündüğü şehrin kodamanlarıyla ilgileniyordu ve dikkatini onlara vermişti. Bu durumu kör olduğundan farkedemeyen İbn Mektum, bir kaç kere isteğini tekrarladı. Bu durumdan Resûlullah sıkıldı ve yüzünü çevirdi. Bunun üzerine o hafif incindi.
Tam da âyetler bu olay üzerine geliyor.
“Yüzünü ekşitti ve arkasını döndü, ona âmâ geldi diye. Ne biliyorsun belki o temizlenecek veya öğüt belleyecek, o öğüt kendisine fayda verecek. Ama istiğna edene gelince, sen ona teveccüh ediyorsun, onun temizlenmesinden sana ne. Ama sana can atarak geleni Allah’a saygı duyarak gelmiş iken sen ondan habersizmiş gibi davranıyorsun.” (Abese suresi, 1- 10)
Açıkça görüldüğü gibi yanına gelen ve öğüt almak isteyen kişiyle ilgilenmediği için sevgili elçisine Rabbimiz sitem ediyor. Sonraki karşılaşmalarında Efendimiz, Ümmü Mektum’a şöyle diyecekti: “Ey kendisi için Rabbimin bana sitem ettiği zât, merhaba.”
Şimdi şu on ayeti ele aldığımızda Allah bu olay ve bu sahabe üzerinden bize çok ehemmiyetli bir ders ve ölçü veriyor. Şuurlu mümin olarak bizim de hizmet ederken, insana değer verme, insanları konumlarına göre ayırmadan hakikati bildirme ve tebliğ etmekle mükellef olduğumuzu unutmamalıyız.
Her toplumda öne çıkan, insanların takip ettiği karakterler bulunur. Bu kimseler insanları etkilemesi, yönlendirmesi bakımından önemli bir yerde durmaktadırlar. O açıdan dine omuz verecek, insanlara örnek olacak bazı şahsiyetler için de apayrı bir yol izlenebilir. Zira Efendimiz, Mekke’nin zorlu günlerinde Hz. Ömer (ra) için İslamla şereflenerek dine omuz vermesi için dua etmişti.
Efendimize yapılan ihtar üzerinden ümmet olarak bizler de vazifede kişilerin statü ve mevkisine göre alaka kurarak değil, ihtiyacına, seviyesine ve hazır olup olmadığına bakarak bir yol izlememiz gerektiği belirtiliyor.
Ayetlerden anladığımıza göre herkesle belli ölçüde alaka kurmak, muhabbetle yaklaşmak istenirken, hidayet bulacak ve temizlenecek kişinin Allahın bilgisi dahilinde olduğu ve bize düşen vazifenin yalnızca tebliğ olduğu açıklanmıştır. Şu halde basit ve sıradan görünen kişilerle belli bir konumu olan kimseler arasında hidayete vesile olma yönünden hiç bir fark yoktur. Tanıdığımız her bir kimse hal ve keyfiyetine göre ilgilenmeniz gereken muhataplarımızdır.
Kimsenin zâhirine bakarak ötelemeden, beklenen ilgiyi ertelemeden adım atmak ve Allah’ın yardımıyla imana muhtaç kimselerin elinden tutmak veya ehli iman ve ehli İslam olan kardeşlerle uhuvvet kurmak bugün itibariyle farz mesabesindedir. Onun için edep, nezaket, zerafet ve incelik her zaman yaklaşım tarzı olmalıdır.
Rabbim bu noktada hepimize inayet ve hidayet buyursun..
Rukiye Anar