Kapındayım
Bilirim iki kere çaldım bu son hakkım
Ateş üstünde etten bir çömlekte
Pişmek bilmez bir avuç kırıntıyım
Ab-ı hayat dökülürken parmaklarından
Sina’ya mı özenir de kuruyup çatlar sadrım
Aldığını ziyan eden dibi delik bir kabım
Güğümlerle gülsuyu dökülse
Belki bozulmaz intizamım
Ama senden bir “ah” yıkar
Çözülür anında intisabım
Küsme ey ayın on dördü
Med cezirler yaşar ummanım
Kapındayım
Ama bir eşik otu, bir eşik çöpü
Kadar bile değil bilirim iştiyakım
Bir sunakta kararmış kanlar
Zayıf düşmüş boğazlanmış ıstırabım
Gözyaşına batıp çıkmış şehirlerde
Kurşun ve enkaza ne kadar aşinayım
Bağdaş kurmuyorsam da batıla
Hakka diz çökerken tarumarım
“bir şefaat dalına tutunmaya”
Tutunmakla bir kuru tacidarım
Kapındayım
Tımarlanmış bir ömrüm mü var ki
O yüzden pusuladan şaşmaktayım
Ey Medinemin gülü
Bak işte geldim milattayım
Üryanıyım bilirim çoğu sevabın
Ve bilirim çoğu günahın ayanıyım
Bilirim kovmazsın kapından
Ama ben ceza kadar aşikârım
Titrek bir kelebek gibi
Kıvranır dilimde ah-u zarım
Ah sevgili açmazsan kapıyı
Bil ki temizlemez beni istiğfarım
Sine püryan belki bir yânım
Değil mi ki kapındayım
Yok, başka inkılâbım
Ay gibi bu kapıda bir yanım
Bu da benim inşikakım
Kapındayım
İki kere çaldım,
Bilirim bu son hakkım.