ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN VARİS VE RİSALE-İ NUR’UN NÂŞİRLERİNDEN
SAİD ÖZDEMİR AĞABEYİ YAD-I CEMİL
Sema Ceyhan
Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin vâris ve Risale-i Nur’un nâşirlerinden merhum Said Özdemir Ağabeyi vefat yıldönümü münasebetiyle rahmetle anıyoruz, ruhu şâd, mekâmı cennet-i a’lâ olsun.
1927 Tillo doğumlu olan Said Özdemir Ağabey, Bediüzzaman Said Nursi’nin önemli talebelerinden biri olmasının yanında Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin yaşadığı bütün önemli kırılmalara da şahitlik etmiştir. Bediüzzaman ile 1952 senesinde tanışmış ve o günden sonra hayatını Risale-i Nur hizmetine vakfetmiştir. Üstad Hazretlerinin de görevlendirmesiyle neşir hizmetlerine ağırlık veren Said Özdemir ağabey, son anına kadar iman ve Risale-i Nur hizmetleriyle alakadar olmuştu. Üstad ile defalarca görüşen Said ağabeye Üstadımız hemen her seferinde neşriyatın ehemmiyetini telkin ediyor. Said Özdemir ağabey birçok defa da “Medrese-i Yûsufiyede” yatıyor. Kendisi “Risale-i Nur Nâşiri” olarak “İhlâs Nur Neşriyat”ı kurmuş ve aynı adlı internet sitesi vasıtasıyla bütün dünyaya hitap eden neşriyatına devam etmiştir.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin varislerinden biri olan Said Özdemir Ağabey “Son Şahitler” kitabı için Necmeddin Şahiner’e, “Ağabeyler Anlatıyor” kitabı için Ömer Özcan’a, “Said Özdemir Ağabey” kitabı için Erol Öztürkci’ye hatıralarını aktarmıştır. Biz de vefat yıldönümü vesilesiyle o hatırların en ‘mahrem’lerinden birini paylaşmak istiyoruz: Üstad Bediüzzaman’ın 7 dakikalık ses kaydı!
Bu kaydın, talebesi Said Özdemir’de olduğu, onun da Bediüzzaman’ın isteği üzerine yayınlamadığı belirtilir. Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan, Bediüzzaman’ın ses kaydı ile ilgili kitabına şöyle not almıştır:
“Said Özdemir ağabeyimizde Üstadımızın kayıtlı sesinin olduğunu biliyorduk. 30 Ağustos 2000 tarihinde, “Ağabeyler Anlatıyor” kitaplarımın çalışmaları vesilesiyle, kendisini evinde yaptığımız ziyaret sırasında, ısrarlarımıza dayanamayarak sağ olsun bu sesi bizlere dinletti. Fakat bizim kayıt yapmamamız şartıyla… Özdemir ağabey buna kat’iyyen izin vermedi.
İçeriğinde önce Hüsnü Bayram ağabeyin 22. Söz’ün 1. Bürhan’ını okuyan kısmı, sonra da yedi dakika kadar süren azîz, mübarek Üstadımızın talebeleri ile olan konuşmaları vardı. Üstadımızın bu sesi 1957 veya 1958’de Sungur ağabey tarafından gizlice alınmış. Said ağabey öyle dedi bize.
Üstadımızın yanında “Bayram, Zübeyir, Tâhiri, Hüsnü, Sungur” ağabeylerin olduğu konuşmalardan anlaşılıyor. Hz. Üstad, şefkat kanatları altına aldığı sevgili talebelerinin hepsiyle kelâmda bulunuyor, sesi şefkat dolu. Onları, hizmetleriyle, şahsî ahvalleriyle, her şeyleriyle sahipleniyor muazzez Üstad. Yalnız, seslerin tamamı iyi anlaşılmıyor, kopukluklar oluyor.
Hatırladığım sesler şöyle: Zübeyir Ağabey, içinde bulunulan Ramazan ayı dolayısıyla Ahmed Nazif Çelebi ve diğer talebelerinden gelen tebrik telgraflarını okudu Hz. Üstada. Bu bir müddet devam etti. Sonra Hz. Üstad, “Gazetelerde bizimle alâkalı haber var mı Zübeyir?” diye soruyor. Zübeyir Abi, “Yok Üstadım” diyor. “Bayram niye geç kaldın?” diye soruyor Üstadımız. Bayram ağabeyin bir cevabı yok. Tâhirî ağabey, “Bizim damat gelmiş Üstadım” deyince Üstad da, “Git git görüş” diyor. Az bir müddet geçince Üstad soruyor; “Görüştün mü?” Tâhirî ağabey “Yok Üstadım gitmiş” diyor. Bayram ağabey bir kaç kere, “Benim hakkım bir tane Üstadım”, “Benim hakkım bir tane Üstadım” diyor. Herhalde bir şey dağıtılıyordu o sırada.
Said Özdemir ağabeye bu ses kaydının hikâyesini sordum. Şöyle cevap verdi; “Bazı hikmetlere binaen Üstadımızın sesi çok az olarak alınabilmiş. Sonradan Sungur ağabey yorganın altına küçük bir teyp koyuyor, işte bu 7 dakikalık bir şey var elimizde; onun da bazı yerleri tam anlaşılmıyor. Şimdi bir tek bu hatıra kaldı. Bir de Ceylan Çalışkan’ın okuduğu ‘Yıldızname’ şiirinin sonunda ‘Maşaallah’ sesi var.”
Said Özdemir ağabey, Ömer Özcan ve A. Vehbi Ünlü’ye kendi evinde bilgisayarının başında Üstad’ımızın sesini dinletirken. (30.08.2000-Ankara)
Said Özdemir ağabeyden ilginç bir hatıra daha paylaşalım:
“Bir gün Grundig marka makaralı bir teyp alarak Üstad’a götürdüm. Daha evvel ağabeylerden ders kaydetmiştim. Üstadımızın önüne koydum, teybi açtım. Üstad ilk defa teyp görüyordu. Baktı ki teyp Risale okuyor. Üstad yarım saat elini yanağına koyarak dinledi. Sonra, “Maşallah kardeşim bu ses kutusundan birer tane her dersaneye alınsın” dedi.
“Benim niyetim, Üstad’ın sesini almaktı. Üstad’dan izin istedim, ‘Üstadım sizin sesinizi alalım, sohbet edelim bir hatıra olur’ dedim. ‘Yook, caiz değil’ dedi. Bir kaç kere ısrar ettim izin vermedi. Sonra Ceylan Ağabey, ‘ben alırım’ dedi, teybi bir uzatma kablosu vasıtasıyla Üstad’ın arkasına gizlice koydu. Üstad bizlere doğru dönük, teybi görmesi mümkün değil. Ceylan ağabey fişi taktı, fakat Üstad da birden susmaya başladı, hiç konuşmuyor… Bekledik bekledik konuşmadı, sanki arkasını görüyordu, evet kerametle fark ettiğinden hiç konuşmuyordu. Ne zaman Ceylan ağabey fişi çekti, Üstad da hemen konuşmaya başladı.”
Said Özdemir ağabeye, Hz. Üstad’ın, kendi sesinin kaydını niçin yaptırmadığını sorduğumda, şöyle cevap verdi:
“Ben burada şu dersi çıkardım. Üstadımız dört şeyi saklamış, ‘Elini, yüzünü, sesini, kabrini.’ Tâ ki insanlar şahsına değil, Risale-i Nur’a teveccüh etsinler.
–Elini öptürmezdi. Ben bazen zorla öperdim, “kardeşim bu et ve kemik, şimdi bana tokat atmış gibi oldun” derdi, elime vururdu.
–Yüzüne baktırmazdı. Yüzüne muhabbetle baktığımızda, “kardeşim gözünü indir yüzüme bakma, bana nazar değiyor, isabet-i ayn oluyor” derdi.
–Sesi son zamanlarında kısıldı. Öyle ki, Zübeyir ağabey, Üstad’ın dudak kıpırdatmasından meramını anlıyor, bize anlatıyordu. Eğer şimdi sesleri olsaydı, Risale okumaz sesini dinleyelim diye toplanırdık. Üstadımızın dinlediğiniz sesini “İhlâs Nur Neşriyat”ın hazırladığı “Bediüzzaman” CD’sine koysam Üstad müsaade eder mi acaba diye düşündüm. İstihareye yatıldı, fakat Üstad yine izin vermedi. Onun için bu sesi yayılmasın diye hiç kimseye vermiyorum. CD’de sadece Üstadımızın -Maşaallah- sesi var.”
“Hatta bir gün birisine dinletirken benden habersiz gizlice teybe kayıt yapmış, sonradan duyunca canım sıkıldı. Ama duydum ki tokadını yemiş, elleri tutmaz olmuş.”
(Said ağabey’e Üstadımızın günlük konuşmaları ile Risale-i Nurlardaki ifade farkını sordum. Bize “Risale-i Nurlardaki belâgâtin çok başka olduğunu, çünkü Risalelerin İlham-ı İlâhî olduğunu” söyledi.)
–Kabrini de sakladı. Mektup geldi bize; “Cenab-ı Hak benim kabrimi bir kaç talebemden başkasına bildirmesin.” Kabri Urfa’da iken, her gelen bir avuç toprak alıp gidiyordu. Hâlbuki Üstad “Risaleleri okumak 10 kere benimle görüşmekten daha istifadelidir” diyordu. Üstad Hazretleri ile son görüşmem 20 Mart 1960’da oldu, sonra biz hapse girdik, 23 Mart’ta Üstad Urfa’da vefat etti, biz hapiste gazetelerden öğrendik. Cenazesinde bulunamadık.”
Yazımızı merhum Said Özdemir ağabeyimizin manidar bir sözü ile bitirelim.
“Risale-i Nurlar helaket ve felaket asrının maddi ve manevi tüm dertlerine deva, eşsiz, benzersiz kitaplardır. Ve ahiretin sokaklarında insanı ürkütmeden ve korkmadan hayalen gezdirir ve oraya gitmeye bir şevk verir… Herhangi bir yere giderken, dünya işi için bile olsa muhakkak hizmeti niyet ediniz, hizmetle alâkalı bir iş yapınız. Tâ ki; başınıza gelen her hadise hizmet hesabına geçsin.”
Risale-i Nur hizmetiyle geçen hayatında defalarca yargılanan ve hapishaneye giren Said Özdemir Ağabey son anına kadar iman ve Risale-i Nur hizmetiyle alakadar olmuştu. Allah rahmet eylesin. Allah’ın rahmeti Kur’an’a hizmet fedailerinin üzerine olsun. Ruh-u azîzine binlerce fâtiha!