Kardeşliğin unutulduğu ve kalleşliğin maskelendiği bir zaman diliminden geçiyoruz. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, kimsenin kimseye tahammül etmek istemediği, herkesin birbirini yemek için fırsat aradığı, birbirini kandırmanın “akıllılık” olarak adlandırıllığı bir dönemden geçiyoruz. Konunun absürt tarafı ise, herkesin bu konuda şikayetçi olması ama bununla birlikte kanayan bu yaraya hançer vurmaktan geri durmamamız….
İnsanlık tarihinin kanlı sayfalarına baktığımızda hep ihanetlerle dolu değil mi? İlk kan, kardeş kanı değil miydi? Demek ki, bu sorun ilk insandan başlamış ve son insana kadar da devam edecektir. Bu problemin çözümü için insanlık tarihinde yüzlerce, binlerce yöntem uygulandı fakat bir netice elde edilemedi. Çünkü: insan problemin kendisi olduğu için çözüme ulaşamıyor. Üretilen projeler ya doğru değil ya da evrensel olmadığı için tüm insanlığın ihtiyacını bir türlü karşılayamadı.
Çünkü: İnsanın vahiyden bağımsız kendisini tanıması, tanımlaması, çözüm üretmesi mümkün değil. Çözümün yegane kaynağı insanın yaratıcısı ve onun programlayıcısı olan Hazreti Allah’tır. Bu konuda Rabbimizin ilkelerine ve Hz. Peygamber’in tavsiyelerine kulak vermeliyiz. Bu konuda örnek vermeme müsaade edin. İnsanlıktan uzak bir hayat yaşayan bir toplum, 23 yılda öyle bir terbiye edildi ki bin yıl uğraş verilseydi yine de bu kadar terbiye edilemezdi. İnsan için en uygun ilke ve yöntemlerle insana insan olmayı Rabbimiz ve Peygamberimiz öğretti.
Hz. Allah’ın evrensel ilkelerinin ve onun elçisi Hz. Resulullah’ın evrensel sünnetinin bu konuda ne dediğine bir bakalım. Rabbimiz, kitabında iman edenlerin kardeş olduğuna, kardeşler arasında bazen problem olabileceğine, Allah’ın koruması altında olmak isteyenlerin kardeşlik hukukuna dikkat etmesi gerektiğine işaret etmektedir: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” (Hucurat-10)
“Müminler hem bütün insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar; dünyada haksızlığın engellenmesine (Âl-i İmrân 3/108), din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasına katkıda bulunmak (Nisâ 4/75; Hac 22/40), ülkede ise bunlara ek olarak mümin kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları adaletle çözüme kavuşturmak, haksızlıkta ısrar edenlere karşı haklının yanında yer almakla yükümlüdürler. Bu âyet ikinci yükümlülüğe –bunun dayanağı olan kardeşliğin altını çizerek– dikkat çekmektedir.”1
Bir ayette ise kardeşliği bozacak etkenlere ve bu hataya düşmüş kimselerin tevbe etmesi gerektiğine işaret edilmektedir: “Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat-12) ” Allah teala bu âyet-i kerimede müminlere, kötü zanda bulunmayı, tecessüsü ve gıybet yapmayı yasakamaktadır.2 Gıybetin ne olduğu ise hadiste açıklanmaktadır: “Yâ Resûlullah! Gıybet nedir?” denildi. Resûlullah: ‘Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır.’ buyurdu. ‘Ya kardeşimde o söylediğim durum varsa ne dersin?’ denilince Resûlullah: ‘Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet yoksa ona iftira etmiş olursun.’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, “Edeb” 35)
Bir başka ayette ise, iman edenlerin birlik ve beraberlik içinde bir kardeşlik yaşamaları için birkaç hususa dikkat çekilmiştir. Bunlar; Kur’an ve sünnet çizgisinde kardeşlik hukuku oluşturmak, nefsin ve şeytanın tuzaklarına karşı dikkatli olmak ve Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek, imanın düşmanlıkları dahi bitireceğine işaret etmektir:
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Ali İmran-103) “Demek ki bu kardeşlik, birinci temel kural olan takva ve iman kuralından kaynaklanmaktadır. Başka düşünceler başka hedefler veya çeşitli cahiliyye iplerinden birinin etrafında toplanmak olmayıp sadece Allah’ın ipine yani kelâmına, metoduna ve dinine sarılmak esasına dayanmak demektir.”3
Bir hadisinde Peygamberimiz (sav) kardeşliği bozacak temel etkenleri şöyle sıralamaktadır: “Zandan sakının. Çünkü zan, yalanın taa kendisidir. Birbirinizin konuştuğuna kulak kabartmayın, birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” (Müslim, Birr, 28) bir diğer hadiste ise, “Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır.” (Müslim, “Bir” 32) Peygamberimiz hasetten kurtulmanın yolunu ise şöyle açıklamaktadır: “Biriniz kardeşinde beğendiği bir şey gördüğünde, ona bereketli olması için dua etsin.” (İbn Mâce, “Tıb” 32)
Bir diğer hadiste ise, kardeşliğin bazı kurallarına dikkat çekilmiştir. Dünya ve ahirette rahat etmenin yolunu; din kardeşine sahip çıkmaya, onun ihtiyacının ve sıkıntısının giderilmesine bağlamıştır: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter.” (Müslim, “Birr” 58)
Peygamberimiz toplumsal huzurun sağlanması ve kardeşliğin korunması açısından birbirlerine dargın ve küsmüş olanların üç günden fazla ayrı durmalarının doğru olmadığına dikkat çekmiştir: “Müslümanın, din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir. Onlar birbirleriyle karşılaştıklarında birisi yüzünü şu tarafa, diğeri ise öte tarafa çevirir. Onların en hayırlısı önce selam verendir.” (Tirmizî, “Birr” 21) Bir diğer hadiste ise din kardeşi özür dilediği halde özrü kabul etmeyenin vebal altına gireceğini hatırlatarak toplumsal birlikteliğin sağlanmasının önemine ve huzuruna işaret etmiştir: “Kardeşi özür dilediği halde özrünü kabul etmeyen kişiye onun hatası gibi hata yazılır.” (İbn Mâce, “Edeb” 23)
Peygamberimiz bir hadisinde cennete girmenin yolunu ve toplumsal huzurun nasıl sağlanacağını bizlere şöyle açıklamaktadır: “Beni yaşatan (Allah)’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.” (Ahmed b. Hanbel, II, 478)
Bir başka hadiste ise, tartışırken muhatabının şahsiyetinin zedelenmemesi gerektiğine ve tartışma adabına dikkat çekmektedir: “Kardeşinle (gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.” (Tirmizî, “Birr” 58) “Kim din kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü cehennem ateşinden korur.” (Tirmizî, “Birr ve sıla” 20 )
Peygamberimiz bir diğer hadislerinde, din kardeşini hatasından dolayı eleştirmenin, onu ayıplamanın yanlışlığına dikkat çekmektedir: “Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet edip seni (o şeyle) imtihan eder.” (Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 54) “Kim Müslüman kardeşini bir günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi de o günahı işlemeden ölmez.” (Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 53)
Sonuç: Ayet ve hadislere baktığımızda öncelikle kardeşlik çağrısı üzerinde durulmaktadır. Müslümanlarda bir kardeşlik bilinci oluşturulmaktadır. Sonrasında da kardeşliği bozacak etkenlere, ihtilafların çözümüne, kardeşler arasında sevgi ve saygıyı artıracak yöntemlere dikkat çekilmektedir. Gerçek manada toplumsal huzuru ve kardeşlik bağının güçlü olmasını istiyorsak Kur’an ve sünnetin bize çizdiği yolu takip etmek zorundayız. Bu yöntem, bizi birbirimize sevdirecek, aramızdaki problemleri en güzel şekilde çözmeyi bize öğretecek, toplumda bir dayanışma bilincini meydana getirecektir. Bir toplumun içindeki bireyler, bu hususlara dikkat ettikçe kardeşlik bağını muhafaza eden, onu hayatına yansıtan sağlıklı bir toplum meydana gelecektir. Rabbim bizleri kardeşlik bağını muhafaza edenlerden eylesin.
Kaynaklar
1- Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 93
2- Taberi Tefsiri, Hucurat 12. Ayetin Tefsiri
3- Fi Zilalil Kuran, 103. Ayetin Tefsiri