Kur’an’da Vefâ
Sema Ceyhan
Vefa, sözlükte sözünde durmak, sözünü yerine getirmek, sözünü tutmak, borcu ödemek, dostluk ve sevginin gerektirdiği davranışlarda devamlı olmak manalarına gelir. Müslüman’ın ahlâk güzelliğidir, erdemidir, faziletidir, doğruluğudur, dürüstlüğüdür.
Kur’ân’da birçok âyet insan sıfatıyla bizleri, muhatabımız düşmanımız da olsa vefalı olmaya çağırıyor. Müslüman zararına da olsa verdiği sözü tutan, yaptığı sözleşmelere uyan, imza koyarak taraf olduğu antlaşmalara sadık kalandır.
Üstad Hazretleri, İhlâs Risalesinde “fena fi’l-ihvan” ve “tefani” diye kardeşler arası bir sadâkat ve vefa kavramı getirmiştir.
Lemalar…
KİMLERE VEFALI OLMALIYIZ?.
Peygamber Efendimiz (asm) müslümanlar arası vefanın nasıl yaşanacağı konusunda buyuruyor ki: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona hıyanet etmez. Ona yalan söylemez. Ona yardımı terk etmez.”
Riyazu’s-Salihin, 234..
Kuşkusuz ahde güzel bir şekilde vefâ göstermek îmandandır.
(Hâkim, Müstedrek, I, 20)
Başta Hâlık’ımız, Râzık’ımız, Fâtır’ımız olan Cenâb-ı Allah’a vefalı olmamız vazifemizdir, farzdır. O’nun Resulü’ne (asm) getirdikleri konusunda vefalı olmamız vazifemizdir. Risale-i Nur’a vefalı olmamız, Nur Talebeliğinin önemli şartlarındandır.
Yakınlarımıza, akrabalarımıza, anne ve babamıza, kardeşlerimize, ailemize, eşimize, arkadaşlarımıza da vefalı olmamız gerekir. Ahlâk-ı hamidemiz bize bunu da emreder.
Her bir muhataba karşı vefa konusu değişir şüphesiz. Meselâ tehlike anında, elimizde bir imkân varsa, Müslüman kardeşimizi tehlikeyle başbaşa bırakıp gidemeyiz. Ona yardım etmemiz gerekir. Vefa budur. Akrabalarımızı arayıp sormak, gerekirse yardımcı olmak, dertleriyle ilgilenmek onlara olan vefamızın gereğidir. Kur’ân buna sıla-i rahim diyor ve önemli bir görev olarak üzerimize yüklüyor.
Arkadaşlar arası verdiğimiz sözlere sadık olmamız ve vefalı davranmamız gerekir. Eğer yapılmayacak bir söz ise, söz verip sadâkat göstermemek yerine, söz vermekten sakınmamız daha doğru olur. Atalarımızın “Söz namustur.” ifadesini unutmamak, verdiğimiz sözü namus saymak vefalı davranışın gereğidir.
İbn Hazm vefayı ne güzel anlatmış ;
” Asıl vefa, terk etmeye muktedir olanın vefasıdır. “
Gerçek vefalı kişi yapılan her yanlış ve hataya rağmen ve gücü kuvveti intikam almaya yeter iken sulh yoluna giden ve bazı iyilikleri unutmayarak ahde vefa gösterendir. Velhasıl: Vefa yolda gittiklerini yolda bulduklarına tercih etmemektir.
VEFASIZ OLMANIN BEDELİ
Vefasız olmanın bedeli elbette vardır ve vefa konusuna göre değişir. Allah’ın emirlerine vefalı olmamak bize iki dünyada da kaybettirir. Sünnet-i Seniyyeye vefalı olmamak bizi hüsrana uğratır. Risale-i Nur’a vefalı olmamak, bizi dünyada isabetsizliğe, ahirette mahcubiyete mahkûm eder. Dünyada tokata, ahirette azaba maruz bırakır. Kardeşlerimize, Nur hizmetlerinde vefalı olmamak bizi şahs-ı manevî havuzundan ve birlik ve beraberlik sevabından alıkoyar. İhlâsımızı ve sadâkatimizi zedeler. Hizmet şevkimizi kaçırır. Oysa vefalı olmakta konusuna göre büyük sevaplar, feyizler ve dereceler vardır. Her şey bir yana, rahmet vefalı olana gelir, inayet vefalı olana gelir, şefkat vefalı olana gelir.
Allah’ın rızası vefalı olandan yanadır.
Terazinin bile tartamadığı bir makamdır dostluk.
Ne kantara gelir nede topuza.
Hulâsa: Vefâ,
Bir karakter,
Geçici bir güzellik veyahut anlık bir duygu değildir ;
Muhatabın kalbine ince ince,
İlmek ilmek nakşedilmiş insanlıktır.