Kur’an’da Düşünce Yanılgıları
Mücahit Güler
Kur’an düşünce yöntemlerini bize gösterdiği gibi düşünce yanılgılarına da dikkat çekmektedir. Kur’an, zihinsel gelişimini durduran, hakikati anlama çabasına girmeyenlerin zihin dünyalarını bize aktararak neden yanlış yolda olduklarını bize göstermektedir. Kur’an, iman etmemekte ısrar edenlerin kalplerinin körelmesinin, kilitlenmesinin, mühürlenmesinin arka planında yatan “yanlış düşünceleri” bize aktararak bir gerçeğe işaret etmektedir.
Kur’an doğru düşünmeye engel olan yanlış düşünceleri bize aktararak hakikate perde olan engellerin ne olduğunu ve onların nasıl ortadan kalkması gerektiğini öğretmektedir. Kur’an sağlıklı düşünmeye perde olan engelleri açıklamaktadır. “Bu engeller; eski fikirleri benimseme, delil yetersizliği, tepkisel ve duygusal davranmadır.”
1- Eski Fikirleri Benimseme
Düşünceyi donuklastiran etkenlerin başında eski fikirleri benimseme, yani atalar dininin benimsenmesi vardır. Kur’an, eski gelenekleri, atalar kültürünü benimsemenin zihinlerin donuklaşmasına sebep olduğuna dikkat çekmektedir. İnsanoğlu alışkanlık haline getirdiği şeyleri devam ettirmede ısrarcı bir varlıktır, değişimi kabullenmesi kolay değildir. Değişimin gerçekleşmesi için insanın büyük bir çaba harcaması gerekmektedir. Bu gelişim olgusunun içeriği “nefsi terbiye ve hakikate ulaşma” ise daha büyük bir çaba harcanması gerekmektedir. Çünkü nefis değişimi sevmez. Nefis, hazzı engelleyen şeylerden nefret eder ve bunun için hakikate karşı bir mücadele içinde olur. Bu mücadelesini de sürekli birşeyler ile maskeler. Bunlardan bir tanesini de eski fikirleri benimseme, babalarını ve büyüklerini buldukları hal üzere devam etmeleridir.
Atalarını buldukları hal üzere taklit etmek, onların düşünce yapılarını olduğu gibi kabul etmek, onlardan miras kalan fikirlerin varisi olmak düşünce donukluğuna sebep olmaktadır. Bu düşünce yapısındaki biriyle iletişime geçmek ve anlaşmak çok zordur: “Dediler ki: Sen bizi, babalarımızı üzerinde bulduğunuz şeyden çeviresin… diye mi bize geldin?…” (Yunus-78)
“Hayır hayır! Onların dedikleri şundan ibarettir: “Biz babalarımızı bir inanç üzerinde bulduk, elbette biz onların izlerinden giderek doğru yolu buluruz.” “Aynı şekilde senden önce de hiçbir topluluğa bir uyarıcı göndermedik ki, topluluğun zevku sefâya dalmış kesimi şöyle demiş olmasınlar: “Biz atalarımızı bir inanç üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz.” (Zuhruf, 22-23)
Kur’an; fikir ve inançta atalarını taklit eden, akıllarını kullanmayıp düşüncelerini dumura uğratan ve bağnazca bir tutumla her türlü yeni fikri reddeden müşriklere sert eleştiriler yöneltmektedir: “Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, “Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız” dediler. Ya atalarının aklı bir şeye ermemiş, doğru yolu bulamamışlarsa!” (Bakara-170)
2- Delil Yetersizliği
Herhangi bir konuda yeterli delil yoksa o konu hakkında görüş beyan etmek kişiyi yanıltabilir. Bir konu hakkında düşüncemizi belirtmeden önce yeterli argümana sahip olmamız gerekmektedir. Yoksa yanlış fikirleri ifade etmemiz kaçınılmaz olacaktır. Çünkü yeterli bilgi ve kanıtın olmadığı yerde fikri yanılgı ortaya çıkar. Bundan dolayı Kur’an, bilgi sahibi olmadığımız şeylerin peşine düşmemizin, o konu hakkında konuşmamızın doğru olmadığına dikkat çekmektedir. “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme(konuşma). Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra-36)
Kur’an, Allah hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmanın şeytanın tuzaklarından biri olduğuna dikkat çekmektedir: “Hal böyle iken insanlardan öyleleri vardır ki, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışır ve her âsi şeytanın peşine takılır.” (Hac-3)
İnsanların yanılgıya düştükleri konulardan bir tanesi de bilgi sahibi olmadıkları konularda fikir beyan etmeleridir. Bundan daha kötüsü ise kendi fikirlerinin kesinlikle doğru fikir olduğunu ifade etmeleri ve kendilerine muhalif fikirlere tahammül etmemeleridir: “İnsanlar içinde öyleleri vardır ki bilgisi, kılavuzu ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, büyüklük taslayarak, başkalarını Allah yolundan saptırmak için Allah hakkında tartışır durur. Onun dünyadaki payı rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise ona yakıcı ateşin azabını tattıracağız.” (Hac, 8-9) “Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allah’ın ayetleri hakkında tartışanlar var ya, onların göğüslerinde, (hiçbir zaman) erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Sen Allah’a sığın, çünkü işiten, gören O’dur.” (Mü’min-56)
İnsanın bilgi sahibi olmadan yorum yapması zanna(kesin olmayan bilgi, tahmin, kuruntu) başvurmasına sebep olmaktadır. Allah katında zannın bir önemi yoktur; çünkü zannın iki ucu da açıktır, ifade edilen fikir doğru da çıkabilir, yanlışta çıkabilir: “Onların çoğu sadece zanna uyuyor. Oysa zan hiçbir şekilde gerçek ve kesin bilginin yerini tutamaz. Allah, onların yaptıklarını çok iyi bilmektedir!” (Yunus-36)
3- Tepkisel ve Duygusal Davranma
İnsanın eğilimleri, dürtüleri tepki ve duyguları, düşüncesinde etkili olmakta ve onu yanlış davranışlara itmektedir. Tepkisel ve duygusal durumumuz düşüncelerimizi ve kararlarımızı etkilemekte, bizi hataya düşürmektedir. Kur’an, insanın düşüncelerini etkileyen ve olayları yanlış anlamasına ve karar vermesine neden olan hevaya dikkat çekmektedir. İnsanın hak ile batılı, hidayet ile delalet arasını görmemesine ve sağlıklı düşünmeye engel olmasına işaret etmektedir: “Eğer sana cevap vermezlerse bil ki onlar sırf kendi bencil arzularına uymaktadırlar. Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın, sırf kendi bencil arzularına uyandan daha sapkın kim olabilir!…” (Kasas-50)
“… Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın…” (Nisa-135)
“Arzu ve heveslerini ilâh edinmiş, bilgisine rağmen (Allah’ı bırakıp da o hevâsına kul olmasından dolayı)* Allah’ın da kendisini sapıklıkta bıraktığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne de bir perde çekmiş olduğu kimseyi gördün mü? Şimdi (bana söyle) artık Allah’tan başka, onu doğru yola kim getirebilir? Hâlâ düşünmeyecek misiniz?” (Casiye-23)
Sonuç: İnsan nefsinin bataklığına düşünce hakikate karşı kör, sağır ve dilsiz olur. Kur’an, hakikate kapalı insanların düştükleri düşünce yanılgılarına dikkat çekerek bir gerçeği bizlere göstermektedir. İçine düştükleri bu yanılgılar kendilerine hakikat gibi gelmekte ve bu düşüncelerin etrafında dönüp durmaktadırlar. Bu tarz insanlarla iletişime geçtiğimizde Kur’an’ın yöntemiyle yaklaşarak onları hakikate davet etmeliyiz. İçinde bulundukları durumun bataklık olduğunu göstermek için Kur’an’ın ortaya koydukları delilleriyle ve Hz. Muhammed’in (sav) davranışlarıyla kendilerine yaklaşmalıyız. Bu düşünce yanılgısına düşen insanların kalpleri ancak bu şekilde yumuşayabilir.
Bu konuda kendimize pay çıkarmayı unutmayalım. Konuşurken delille mi konuşuyoruz? Ortaya koyduğumuz deliller yeterli mi? Olaylara nesnel mi, yoksa öznel mi yaklaşıyoruz? Olayları değerlendirirken Kur’an’ın düşünsel yöntemlerini mi dikkate alıyoruz, yoksa düşünce yanılgılarına düşen insanlar gibi mi davranıyoruz? Önce kendimizi sorgulamalıyız. Kendini hakikate götüremeyen bir başkasını götürebilir mi? Akıl ve kalp kabımızın temiz olmasını istiyorsak Kur’an’ın düşünce yöntemleri ile hakikati araştırmalıyız, bu araştırmayı sürdürürken de düşünce yanılgılarına düşmeden hareket etmeliyiz. Bu metodu hayatımıza oturttuğumuz miktarda Yüce Allah’ın hikmetine ve hakikatine ulaşmış olacağız. Rabbim konuyu hakkıyla anlayanlardan eylesin.