Eylül '23İlimZeynep Haşemi Bayraktaroğlu

Akraba hasetliği diye bir hasetlik var. Akraba olmak, aynı kandan olmak hasetliği yok etmiyor malesef. Gerek kendimde, gerekse  çocuklarımın başarısında zaman zaman buna şahit olmuşluğum var. Sadece başarılarımızla mutsuz olmamış, aynı zamanda üzüntü ve meşakkatlerimize de içten içe sevinmişlerdir.

Kimi zaman da yapılan iyi işlere engel olmak istemişlerdir.

Bana düşen ise daima tüm şerden Allaha sığınmak olmuştur. Onlar için ise şifa dilemek…

Değerli bir mütefekkir  dostun şu sözü ne de güzel anlatıyor tabloyu:
“Asıl akrabalık ruh arkadaşlığıdır. İnsan kendi manasını bulduğu kimsenin yakınıdır.”

Maatteessüf insan akrabasını seçemiyor.

Hal böyle olunca haset saçan kandaşlarınla imtihan olabiliyorsun.

Çocukken sıla-i rahimin ayetlerle altı çizile çizile neden ısrarla emredildiğini tefehhüm etmezdim. Malesef akıl kemale erince anlamış olursunuz. Yüce Allah yarattığı kulunu bildiği için, tabiri caizse kafaya tokmak indirme mukabili sıla-i rahim yapın, kaçış yok diyor.

Sıla-i rahimle muhabbet oluşmasını aile dokusunu korumak, şefkat ve merhameti yaymak istemiş ısrarla. Hasedin oluşmasına razı gelmemiş, muhabbet ve sevgi ile yaşayın demiştir. Akrabalar, aileler arasında sevgi, saygı, merhamet olmazsa kaos olur, huzur yok olur. Lokal olan bu durum zamanla genele dönüşüp toplumları ifsat eder. Kıskançlık, haset tıpkı öldürücü zehir gibidir. Bir damlası aileleri ve akabinde toplumu zehirler. Bakın peygamber çocuklarına…

Kabil, Habil’i bu kıskançlık yüzünden katletmedi mi?

Kıskançlık yüzünden işlenen ilk günah, ilk katliam değil mi?
Bu zehir damlası milyonlarca, milyarlarca yıldır, hatta dünya kurulduğundan bu yana etkisini devam ettirmiyor mu?
Sorarım size, Kerbela katliamını yapan duygu ve hisler, Kabil’in Habil’i katletmesinin nedeni olan aynı hisler değil mi?

Kureyş olmalarına rağmen Ümeyye oğulları Resûlullah’ın ailesine yeryüzünün şahit olmadığı katliamı yaptırmadı mı?
Tarih akraba katliamlarıyla meşhurdur.
Haset bir hastalıktır.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:

“Hasetten sakının. Çünkü ateşin odunu yakıp tükettiği gibi haset de iyi amelleri yakar, bitirir.”
Haset zehirli sarmaşığa benzer.

Daha filizken koparılıp sökülmezse bütün bedeni sarar, zehirler. Beyni, düşünceyi, en önemlisi de kalbi zehirler. Kapkaranlık bir tablo çizer. Kalbi manen çürütür.

O zaman şöyle diyebiliriz; haset sahibi insanların kalbi çürümüştür.

Çürümüş bir kalp ile günde beş vakit Allah’ın huzuruna çıkılmaz.

Çürümüş bir kalp ile ibadet yapılmaz.
Kalbi çürümüşlükten kurtarmanın yolu hasedi defetmekten geçer.
Haset devam ettikçe kişi müflis hükmündedir.

Zira Rasûlullah sav, ‘iyi amelleri yok eder’ buyururken tam da müflisin tarifini yapmaktadır. Müflis olarak Allahın huzuruna gitmek istemiyorsanız hasedi bırakın.
İnsanların içine işlenmiş hastalığı iyileştirmek kolay değil. Nasıl ki elbiseye işlemiş bir lekeyi temizlemek için amonyak, çamaşır suyu kullanılıyorsa, hasedi tedavi etmek için de irade göstermek gerekir.
Bunun için manevi bir  mücadele gerekir. Tevbe ve devamında tevbeye sadık kalma iradesinin tedavi olması gerekir. Haset bir manevi rahatsızlık olması hasebiyle bu hastalığın şifası için  çeşitli yollar uygulanmalı.


Hasetten kurtulmanın yolları:

1- Bol bol tefsir okumak
2-Çokça kitap okumak
3-Tasavvufla meşgul olmak

4-Gönül erlerinin hayat hikâyelerini okumak

5-Üretmek
6-Kendini ve hayatını başkasıyla kıyaslamamak 

7-İlim-kültür-sanat meclislerinde bulunmak.

8-Küçük şeylerle meşgul olmayı bırakıp, büyük düşünmeye başlamak.
9-Yardımlaşma, infak, tasaddukta bulunmak.

10-Ölümü düşünmek, kabirleri ziyaret etmek.

11-Ahiretin olduğunu asla akıldan çıkarmamak.
12- Duyduğu her haset için, bir yerlerde kendine de haset duyulabileceğini bilmek.
“İyilik düşün, iyilik düşünsünler senin için”

sözünü şiar edinmelidir.

İnsanlar iki türdür.
İyiler ve kötüler.
Haset kötülerin özelliğidir.
Haset her tür zararı verebilecek bir kalp ve beyin hastalığıdır.

Bu hastalıktan kurtulup iyiliği seçenlere ne mutlu..!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment