Ağustos '23İlimYazarlarYusuf Alptürk
“Fe dea rabbehu enni maglubun fentasir.”
(Bunun üzerine Rabbine, ‘Ben yenik düştüm, bana yardım et!’ diyerek yalvardı./ Kamer Suresi 10. Ayet)
İnsan sabırsızdır, hep acelecidir. Olaylar karşısında herkes dayanamaz, tahammül edemez, direnmekten, mücadeleden vazgeçer, yenik düşer. İster ki herşey anında ve istediği gibi olsun. Çoklar o yolda dökülür kalır. Bu dünya denizinde, olaylar denizinde, onca günün sadmeleri, dalgaları arasında dayanabilmek çok çok zordur. Sabır, teslimiyet, mücadele, gayret ve Allah’a tevekkül gerek. İnsanoğlu, ömür gibi zor serüveninde, sabırsızlık, acelecilik, gayretsizlik, tembellik, teslimiyetsizlik, tevekkülsüzlük sebebi ile bir çok küçük büyük işlerinde yenilgiye maruz kalıyor. Yeise düşüyor.
Sabır ile ilgili de bir çok ayette, Rabbimiz bizlere bir rota çiziyor, algoritma oluşturuyor ama biz o algoritmaya uymuyoruz.
Yemeği ocağa koyduk, anında pişsin istiyoruz. Tohumu attık, ertesi gün meyve versin istiyoruz. Bu hem acelecilik, hem sabırsızlık, hem fıtratla inatlaşmak demektir. Neticesi psikolojik çöküş, yeis ve yenilgidir. Sabır sınırlarının zorlanmasına gerek kalmadan, her işin başında bismillah ile, tevekkül ve sabır ile başlamak gerekir. Gayretin gereklerini yapıp neticeyi Allah’a bırakmak gerekir. Sebepleri ihmal etmeden dua etmek gerekir. Ama hem sebeplere riayet yok, hem dua yeterli değil, hem de sabır yok; sonuç yenilgi ve  hezimet tabi ki…
Sabırla ilgili bazı ayetler:
(Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir./ Bakara:153) (“Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl”/ Bakara: 250)
(Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın, birbirinize sabrı tavsiye edin/Âl’i İmran:200)
(Yalanlanmaya sabrettiler. Yardımımız onlara gelene dek eziyet gördüler. /En’âm: 34)
(Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir./Nahl, 127) (Öyleyse onların söylediklerine sabret! Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbini hamd ile tesbih et./ Tâhâ, 134) (“Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy ve başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.” / Lokman, 17)
(Ulu’l-Azm peygamberlerin sabrettiği gibi sen de sabret! /Ahkâf, 35)
(İman eden, salih amel işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna./Asr, 3)
“Yeniden ayağa kalkmak kolay değildir. Bunca boyun eğişten, bunca kölelikten sonra özgürleşmek kolay değildir. Küllerimizden yeniden doğmak kolay değildir. Yeniden doğabilmek için eski kendimizi yakabilmek kolay değildir. Zor bir iştir ayağa kalkmak. Ayağa kalkmak, arınmak ve yenilenmek demektir.” (Sessizlik Senfonisi/ Ahmet Özcan)
İnsan hayata atılırken, daha çocukluktan itibaren ebeveyn eğitiminden, aile eğitiminden geçer. Doğruyu yanlışı, faydalıyı zararlıyı, kendine lazım olabilecek veya kaçınacağı şeyleri ailesinden öğrenir. Belli yaşa gelince okula başlar. Bir sistematiği, algoritması, nizamı, sabır silsilesi olur. Hedefe ulaşmak için kitaplar, dersler, testler, imtihanlardan geçer. Sabredemeyen takılır kalır ve ilerleyemez. Bir meslek edinirken de böyledir. İlla ki sabır ve çalışmak gerekir. Aksi yenilgi, hüsran, yeis, zillettir.
Üstad Bediüzzaman, Mektubat eserinde sabır, başarı ve  algoritma meratibini şöyle açıklıyor:
“Şüphesiz, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara:153/Enfâl: 46) de hikmet ve gaye nedir?
“Elcevap: Cenâb-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücud-u eşyada, bir merdivenin basamakları gibi bir tertip vaz etmiş. Sabırsız adam, teenni ile hareket etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır, maksut damına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete sebeptir. Sabır ise, müşkülatın anahtarıdır ki,
 “Hırslı olan kimsenin ümidi boşa çıkar ve hüsrâna uğrar/“Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır.” durub-u emsal hükmüne geçmiştir. Demek, Cenâb-ı Hakk’ın inayet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir”
 Bu bahsin devamında sabrı kategorize edip gruplandırıyor. Detayına Mektubat/23. Mektuba bakılabilir. Özet olarak kategorize ettiği sabır çeşitleri şöyle:
“1-Masiyetten kendini çekip, sabretmektir. Şu sabır takvadır;
2-Musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir.
3-İbadet üzerine sabırdır ki, şu sabır onu makam-ı mahbubiyete kadar çıkarıyor, en büyük makam olan ubûdiyet-i kâmile cânibine sevk ediyor.” (Mektubat, 23. Mektup)
Emek çaba harcanmadan, bir hedefe ulaşmada sabırla  gereğini yapmadan, emek gaspı, hile, aldatmalar ile ulaşılan neticelerin sonu, hem dünyada, hem ahirette hüsrandır. Fıtrata zıttır. Kul hakkına girmektir, aldatmalara, yalana, münafıklıklara, zulümlere kapı aralamaktır..
Mustafa Zahid bir yazısında diyor ki: “Feridüddin Attâr, Mantıku’t Tayr’ında yola çıkanların bazı engelleri aşmadan menzile ulaşamayacaklarını anlatır. Simurg’a ulaşmak isteyen kuşların geçmek zorunda oldukları dipsiz vadilerden bahseder. Bu yedi vadide takılanlar ve bu vadileri hakkıyla geçenler vardır elbette” Burada yedi vadide sabredemeyip takılıp yollarda kalanları ayrı ayrı işler, anlatır. Mantku’t Tayr sembolik anlatımlarla dolu muhteşem bir eser. Kuşların hedefe doğru ulaşmadaki mücadelelerini anlatır, sabrı anlatır. Sabır ve mertebelere ulaşmada tahammül edemeyenlerin, yollarda takılıp kalışını anlatır. Sabredenler, fıtrata uyanlar, gayret edenler hedefe ulaşır.
Oysa her zorlukta sabır ve duayı Rabbimiz bizden istiyor. Sabır, dua ve gayret olunca, ayette beyan buyrulduğu gibi “Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır.” (İnşirah, :5) ile hedefe ulaşılır. Tevhid, teslim, tevekkül bunu gerektirir.
Herhangi bir sebepten dolayı yenilgi, başarısızlık olmuşsa bile, Hz. Nuh gibi haykırmalı, (“Fe dea rabbehu enni maglubun fentasir.”
Bunun üzerine Rabbine, “Ben yenik düştüm, bana yardım et!” diyerek yalvardı./ Kamer Suresi 10. Ayet) demeli.
Hz. Yunus gibi kusurunu görüp haykırmalı: (Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn. / Sen’den başka hiçbir ilâh yoktur. Sen’i tenzîh ederim. Gerçekten ben, zâlimlerden oldum!” (el-Enbiyâ, 87)
Rabbimizin merhametini, şefkatini, yardımını celbetmeliyiz..

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment